Kapının önünde ayakkabılarını
görmek istiyorum diye bir başlayan bir sevdanın, suda boğulmuş bir balığa dönen
hikayesiydi bu yaşanan. Kural basitti: Her aşk geride bir ceset bırakır. Ölü ya
da diri. Önce her şey güzel başlar; sevda sözleri, güzel kokular, sebepsiz
gülmeler, anlamsız bakışmalar, terlemeler, uykusuz geceler, tırnak izleri…
Sonra Kafka’nın dünyası kadar büyük bir karadelik. Tıpkı eski bir atasözünde
denildiği gibi; “İnsan dışı ile karşılanır, içi ile uğurlanır.” Evet bütün bu
meseleler içsel belki de. Olsun bu kış yine Ankara’ya kar yağacak. İliklerimize
kadar üşüyerek, dik bir yokuş arayacağız. Bir kent, bir pencere, sert bir
soğuk, adını en çok sevdiğin bir şair, biraz hüzün, bolca beyaz… Savruluşumuz
hep bundandı belki de. Sonrası mı? İnan bende bilmiyorum. Ayrıca ne önemi var. Hayat
dahil her şeyin bir sonu yok mu? O yüzden sesli düşünmeyelim. Sen saçlarını
yine kısacık kestir ve güzel şeylerden bahsedelim...
0 yorum:
Yorum Gönder