Burak Aksak bir yazısında özetle hayat yolculuğunda ilerleyenleri üç farklı yolcu tipine göre ayırıyordu. Yürüyenler, koşanlar ve sürüngenler.
“Yürüyenler, yolun tadını çıkaran, çirkinlikleri güzelleştiren,
rastladığı insanlara yarenlik eden, varılacak yerden değil de yolun
kendisinden keyif alanlardır. Mutluluğu da, hüznü de, sevinci de, acıyı
da doya doya yaşarlar. Yaptıkları her hareketin sonucunu düşünür, birini
kırmaktansa kırılmayı tercih ederler. Sahip olduklarının kıymetini
bilenlerdir yürüyenler. Az konuşur, ama çok dinlerler. Hayalleri gökyüzü kadar geniş ve mavidir.
Koşanlar, yolda olup biten hiçbir şeyin farkına varamazlar. Tek
düşündükleri varacakları yerdir. Onlar için güzel olan kafalarında
yarattıkları dünyadır. Mutluluk, hüzün, sevinç, acı… Yabancıdır onlar bu
duygulara. Tüm dertleri daha hızlı koşabilmektir. Sabırları yoktur,
pişmanlıkları çok. Geride bıraktıkları yolun, arkalarında bıraktıkları
insanların pişmanlıkları. Koşanlar çok konuşur, az dinlerler.
Sürüngenler, varacakları yere sürünerek gitmeyi tercih ederler. İlerlemek için yürümek ve koşmak tehlikelidir onlar için. Takılıp düşebilir ya da başkalarına çarpabilirler. Böyle riskleri göze alamazlar. Sürünenler, yürüyenler ya da koşanlardan daha çabuk ilerleme kaydederler. Bir sürüngen için tek tehlike ezilmektir. Sürüngenleri sevmeyen bir çift ayağa denk gelirlerse ezilebilirler. Ancak bu pek olmaz. Çünkü yalanmak, yukarıda olanın hoşuna giden bir durumdur. Sıradan bir sürüngen; yürüyenlerden, koşanlardan ve hatta kendi dışındaki tüm sürüngenlerden nefret eder. Nefretleri büyük, hayalleri küçüktür. Onlar için herkes kendi çıkarları uğruna kullanabilecekleri birer araçtır. Sürüngenler konuşmaktan çok bağırmayı tercih ederler.
Tüm bunların dışında bir de duranlar vardır. Yaşayan ölü gibidir onlar. Duranlar, konuşmamayı tercih eder. Ne yolun bir önemi vardır onlar için ne de varılacak yerin.“
Peki hisli bir kadın ne diyordu: “Ne hoş bir güzelliği vardır, hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin.”
Ne mutlu bizim bu hayat yolculuğunda yürüyenlerden ve gülümseyenlerden olanlara…
Sürüngenler, varacakları yere sürünerek gitmeyi tercih ederler. İlerlemek için yürümek ve koşmak tehlikelidir onlar için. Takılıp düşebilir ya da başkalarına çarpabilirler. Böyle riskleri göze alamazlar. Sürünenler, yürüyenler ya da koşanlardan daha çabuk ilerleme kaydederler. Bir sürüngen için tek tehlike ezilmektir. Sürüngenleri sevmeyen bir çift ayağa denk gelirlerse ezilebilirler. Ancak bu pek olmaz. Çünkü yalanmak, yukarıda olanın hoşuna giden bir durumdur. Sıradan bir sürüngen; yürüyenlerden, koşanlardan ve hatta kendi dışındaki tüm sürüngenlerden nefret eder. Nefretleri büyük, hayalleri küçüktür. Onlar için herkes kendi çıkarları uğruna kullanabilecekleri birer araçtır. Sürüngenler konuşmaktan çok bağırmayı tercih ederler.
Tüm bunların dışında bir de duranlar vardır. Yaşayan ölü gibidir onlar. Duranlar, konuşmamayı tercih eder. Ne yolun bir önemi vardır onlar için ne de varılacak yerin.“
Peki hisli bir kadın ne diyordu: “Ne hoş bir güzelliği vardır, hafif adımlarla, dünyadan gülümseyerek geçenlerin.”
Ne mutlu bizim bu hayat yolculuğunda yürüyenlerden ve gülümseyenlerden olanlara…
1 yorum:
güzel bir yazı okudum, teşekkürler paylaşım için
Yorum Gönder