Fitil 1963'te ateşlenmişti. O yıl Türkiye Akademiler Arası Futbol Şampiyonası'nda Eskişehir İktisadi Ticari İlimler Akademisi finalde Ege Üniversitesi'ni 6-0 yenince şehirde ortalık ayağa kalktı. Şampiyon olan kadro olduğu gibi Eskişehirspor'a transfer edildi. Kırmızı-Siyah formasıyla sahalarda şimşek gibi parlayan Eskişehirspor, 1698-1969 futbol sezonunda Glatasaray'ın ardından ligi ikinci bitirerek şampiyonluğu az farkla elinden kaçırdı. O sezon Eskişehirspor'un başarısına taraftarı bir orkestra şefi gibi idare edip coşturan Amigo Orhan'ın da büyük katkısı olmuştu.
Eskişehirspor'un parlak çıkışında her şey güzel gidiyordu ama trübünler şefi olmayan oskestra gibi başıbozuktu. Kimi maç boyu çekirdek çitliyor, kimisi maçı sinema gibi seyrediyordu. Bir grup ise ana avrat düz gidiyordu. Onları bir nakarat altında toplayıp yönlendirecek biri gerekti. Bu görevi üstlenecek kişi tayinle seçimle değil kendiliğinden ortaya çıkmalıydı.
Bu kahraman, Bursa'da Bursaspor'u 3-1 yendikleri deplasman maçında ortaya çıktı. Bir ay önce kendi sahalarında 3-0 yenildikleri Bursaspor'u onlar da kendi sahalarında yenerek rövanşı almışlardı. O gün, bugün için düşünülmeyecek bir şey oldu: Maç başlamadan önce sahaya üstü başı düzgün, traşlı, temiz yüzlü genç bir adam girdi, santra yuvarlağına kadar yürüdü. Orada önce heykel gibi dikilerek Eskişehirsporlu taraftarları süzdü. Sonra efeler gibi diz kırıp çöktü. Bir anda tüm stad sus-pus olmuştu. Ardında iki kolunu açarak yerden kalkınca taraftar Es Es Es Ki Ki Ki Eski Eski Es! diye adeta kükredi. Çöktü mü seyirci susuyor, kalktı mı coşuyordu. Gazeteler ona hemen güzel yakıştırma uydurmuştu: "Yeşil sahaların Toscaninisi" (meşhur bir orkestra şefinden kinaye)
1938 doğumlu Orhan Erpek, Bursa deplasmanına kadar sıradan bir futbolseverken, bir anda Amigo Orhan olmuştu. O aslında Eskişehir DSİ'de çalışan bir topoğraftı, öte yandan kardeşleriyle beraber Spor Toto bayii ve meşhur Amigolar Kahvehanesi'ni işletiyordu.
Onu diğer amigolardan ayıran başlıca özelliği, taraftar üzerindeki mutlak otoritesiydi. 10 bin, 20 bin kişiyi kuzu gibi idare edebiliyordu. Ona göre, maçta amigo varsa polise yer yoktu. Çünkü "kumandanı" olan taraftar olay çıkarmazdı.
Amigo Orhan'ın şöhreti o sezon Eskişehirspor'un bile önüne geçmişti. Devrin futbol federasyon başkanı Orhan Şeref Apak onu Milli Takım'ın Kuzey İrlanda ile oynayacağı maçta trübünleri idare etmekle görevlendirdi. Yine o yıl, bu gün için düşünülemeyecek bir şey daha oldu: Fenerbahçe, Ajax ve Manchester City ile yapacağı maçlar için Amigo Orhan'ı iki maçlığına Fenerbahçe'ye transfer etti!
Eskişehirspor ne yazık ki yakaladığı başarıyı devam ettiremedi. Hatta sonra küme bile düştü. Mümin Özkasap, İlhan Çolak, İsmail Arca, Kamuran Yavuz, Ayhan Aşut, Fethi Heper, Vahap Özbayer, Nuri Toygün, Burhan İpek, Ender Konca, Emin Ülper, Nihat Ataman'dan oluşan efsane kadro dağıldı. Eskişehirspor'la parlayan Amigo Orhan, Eskişehirsporla söndü, tarih oldu.
"Mehmet Durupınar'ın arşivinden"
Haydar Ergülen'in dizeleri ise efsane bir dönemin düşüşünü şöyle dile getiriyor:
"yine çarpıştırsak kelimeleri
aşk yenildi hayal kimle beraber
aşk gibi düşüyor kümeleri de
şu benim efsanem eski es ki
Eskişehirspor es be birader!
ben ondan öğrendim düşe kalka
amatör kümede aşkla gezmeyi
Eskişehir-Vefa maçlarını görseniz
vefalı olurdunuz Eskişehir'e karşı
nerde vefa, Eskişehir düşüyor
ellerim donuyor, alkış üşüyor.."
0 yorum:
Yorum Gönder