Yaşam bir dengeden mi ibaret? Terazi ile kılıcın, cennet ve
cehennemin bitmeyen savaşı. Gülen insanlar, sakinleşmeyi bekleyen hayvanlar.
Bir tarafta selfie çubuğunun uzunluğu ile doğru orantılı mutluluklar, diğer
tarafta kalbimiz ile vicdanımız arasındaki uçurum. Milyonlarca yıldır aynı
güneşin altında bitmeyen bir yıkım. Kartaca savaşında atılan bir ok, Afrika’da
açlıktan ölmek üzere olan kömür gözlü bir çocuğun kalbine saplanıyor. Sezar’ın sırtına saplanan hançer, kaz dağında hayatın anlamını arayan bir
zerdüşün kalbini deşiyor.
Cennet ve cehennem sadece kutsal kitaplarda değil aslında, ikisi de bu dünyada. Birileri insan gibi yaşamak isterken, diğerleri yaralı hayvanlar gibi soluyarak “OLMAZ” diye haykırıyor. Hayati azınlık, önemsiz çoğunluğun rüyalarına göz dikiyor. Oysa bu güneş sıcacık, gökyüzü ne kadar huzurlu. Bir de o uzun yağmurlardan sonra kokan toprak yok mu. O zaman bize gülmek düşüyor o kötü insanlara karşı, kucağımızda taşıdığımız mavi pencereden.
Cennet ve cehennem sadece kutsal kitaplarda değil aslında, ikisi de bu dünyada. Birileri insan gibi yaşamak isterken, diğerleri yaralı hayvanlar gibi soluyarak “OLMAZ” diye haykırıyor. Hayati azınlık, önemsiz çoğunluğun rüyalarına göz dikiyor. Oysa bu güneş sıcacık, gökyüzü ne kadar huzurlu. Bir de o uzun yağmurlardan sonra kokan toprak yok mu. O zaman bize gülmek düşüyor o kötü insanlara karşı, kucağımızda taşıdığımız mavi pencereden.