Bugün takvim yaprakları 4 Ağustos tarihini gösteriyor. Sıcak ve
karamsar bir yaz günü. Bir yılın sıradan bir günü gözükse de benim için
çok önemli olan iki isim bu gün doğdu ve hayata veda etti. Hayat denen
bu yolculukta her insanın değişik bir hikayesi vardır ve her hikaye
görkemli bir son arar kendine. Aslında hayat Paul Bowles’ın ifadesiyle
daha çok sigara içmeye benzer. İlk birkaç nefesin tadı harika.
Sonuna doğru eskiyeceğini, kötüleşeceği insanın aklına bile gelmez.
Sonra onu olağan kabul etmeye başlarsın. Birdenbire bakarsın ki,
neredeyse filtresine kadar gelmişsin. İşte acılığını o zaman
hissedersin.
Türk şiirinin büyük ustası Turgut Uyar 4 Ağustos 1927 yılında gözlerini
bu dünyaya açarken, bir diğer taraftan kendine özgü bir sinema dili
yaratmış olan Türk Sineması'nın öncü yönetmenlerinden Metin Erksan 4
Ağustos 2012 tarihinde hayata gözlerini yumdu. Hayatın değişmeyen
kuralı: Birileri doğar, birileri ölür. Turgut Uyar Türk şiirinin en
yalnız, en mutsuz, en umutsuz, bir o kadar en umutlu ve en görkemli
şairlerinden biriydi. Turgut Uyar, romantik bir bozkır delikanlısıydı.
Doğuştan yakışıklı yani doğuştan şanslı olanlardandır. Ancak buna
aldırmaz, dibine kadar mutsuzdur. Hayata bakış açısı karamsarlıktır.
İçli, kırılgan masum bir çocuktur. Bütün fotoğraflarında ‘ben sıkıntılıyım’ der gibi bakar. Uzun yolculuları seven ‘Nisansız bir serçe’gibidir.
Uzanıp kendi yanaklarından öpebilecek bir ruh haline sahiptir. Turgut
Uyar’ın hayat tanımı biraz acı üzerine yoğunlaşmıştır. Hani “Güllerin bedeninden dikenleri teker teker koparırsın, dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar.” Öyle bir şey. Turgut Uyar insanlardan tek bir şey istemişti zaten. “Benim dengemi bozmayınız.”
Ve son sözü Turgut Uyar'a bırakalım..
"Kısacık serin bir akşam
kelebeklerin atlarla yarıştığı
yoğun bir akşam
bazı mektuplar damgalandı postanelerde
oturuldu bir takım şarkılar söylendi
bir adam bir kadının kapısını vurdu
kısacık bir akşam..."
Chris Isaak - Wicked Game
0 yorum:
Yorum Gönder