“Sorun saçmalığa varan
bu hayatta, yaşamaya değip değmeyeceği sorunu!”
Belki de hayatı saçma
hale getiren ve bu yüzden de yaşanmaz kılan kendi eylemlerimizdir! Belki de,
nedenle sonucu karıştıran modern yanılsamaya tutulmamızdır bizi “saçma” ile
karşı karşıya bırakan..
“Kum kürümek için mi
yaşıyorsun, yaşamak için mi kum kürüyorsun?”
Kendi kurduğumuz
saçmalığı ontolojik hale getirmemizin bir dışavurumu olabilir mi bu söz?
Yaşadığımız hayatlar da üç aşağı beş yukarı böyle değil mi ki zaten?
Yaşamak için mi
çalışıyoruz, çalışmak için mi yaşıyoruz mesela? Bir süre sonra ise
düşüncelerimizde bunun bir ayrımı kalmıyor galiba. Kendimizi, kendi
yarattığımız kocaman bir saçmalığın ortasında buluveriyoruz. Yaşadığımız o
cehennemi evimiz zannetmeye ve başka bir dünya hayal edememeye başlıyoruz.
İşini, eşini, sevgilisini kaybeden insanların sudan çıkmış balığa dönmesi de
bununla ilgili olabilir mi? Mecazı gerçek yapmanın bir sonucu olarak yanılgı ve
saçmanın?
Hayatımız Sisifos
söylencesinde olduğu gibi tepeden aşağı yuvarlanan kocaman taşı her seferinde
tekrar tekrar yukarıya çıkarmaktan ibaret değil mi? Bizi de çevre köydeki “sahiplerimiz”
kum küremeye mahkum etmiş olabilirler mi? Kum küremeden yaşayamayacağımıza ikna
edilmiş değil miyiz bizler de?
Bütün bu yarattığımız
saçmanın ortasında, her seferinde yaşamayı mı seçmek, yoksa kimi varoluşçuların
yaptığı gibi intiharı mı yüceltmek en insancası? Bu iki yolun dışında insanlığa
önerilecek bir yol yok mudur gerçekten?
Birkaç dakika deniz
görmek için en mahremini teşhire zorlanan kum küreyici sakinlerin yaptıkları
ile bizlerin para (ve yaşamak olduğuna ikna edildiğimiz her şey) karşılığı
gururumuzu, ahlakımızı satılığa çıkarmamız benzer şeyler değil mi?
0 yorum:
Yorum Gönder