Bilgi, bir kapının tam ortasında kilidi olan bir kapının
varlığını bilmektir. O kilidin başka tarafa açıldığını bilmek.. Önce zifiri
karanlıkta süzülen incecik ışığı fark eder insan, sonra o ışığın anahtar
deliğinden süzüldüğünü anlar. O ışığın tam karşı ucunda bir başkasının o ışığa
baktığını ve o kilidin, sadece o ikisi için yaratılmış olduğunu fark eder
zamanla. Kilidin açılması için, ışığın geldiği taraftaki anahtarla sizde olan
anahtarın birleşmesi gerekir. Zifiri karanlığın tam ortasında kapı açılır,
müthiş bir ışık ortalığı aydınlatır ve sadece insana özel olandır damlayan..
Meleklerle insanlar arasındaki fark budur! Melek bilir ama yaşayamaz,
karanlığın ortasında bir kapı olduğunu, o kapının tam ortasında bir kilit
olduğunu bilir ama bir anahtar deliğinin geçirdiği ışığın aydınlığını hiç
yaşamamıştır. O ışığa karşıdan hiç bakmamış, baktığı tarafın tam karşısında bir
gözün aynı ışığa aynı duyguyla baktığı bir durumu hiç yaşamamıştır. Ve insan,
bilmez çoğu zaman.. Bildiğinin ne olduğunun farkına da varmaz bazen. Ama insan,
yaşar. Her insan için orada olan ama karanlıklar içinde görünmez olan bir kapı
vardır ki aslolan o kapının kilidinin karşısındakn süzülen ışık hüzmesini fark
edebilmektir. İnsanla meleği ayıran şey tam da burada ışığı fark edebilme
kapasitesidir; yani aşktır.
Wim Wenders’ın 1987 yapımı Der Himmel über Berlin (Berlin
Üzerinde Gökyüzü) filmindeki melek
Damiel trapezci kız Marion’a aşık olup melekliği terk edip “insan” olmak ister.
Bilgiye sahip olmakla onu yaşamak arasındaki farkı keşfeder Damiel. Keşfetmenin
yolu aşkın kapısından geçer çünkü. Kendisine açılan kapının Marion için de
açılmış olduğunu fark eder. Marion, rüyalarında o kapının öte tarafındakinin
kim olduğunu öğrenmiştir.
“Seyretmek aşağıya
bakmakla değil göz hizasında gerçekleşir.”
Her insanın kendisine özel olan kapının anahtar deliği de
sadece göz hizasından fark edilir. Damiel, bir kez olsun aşağıya bakarak değil
göz hizasından bakarak dünyayı seyretmek ister. Kanamak,
dokunmak,üşümek,ellerini ovuşturmak,yaşamak ve aşık olmak..
Filmin finali ise sinema tarihinin en çarpıcı aşk
sahnelerinden birisidir kanımca. Marion’un anahtar deliğinin öte tarafını
görmesi ve o kapıyı açmak için kendisinde olan anahtarı Damiel’e vermek
istemesi. Damiel öteki anahtarın sahibidir çünkü. Sadece kendisiyle olduğunda
hakkıyla yalnız olabileceği aşkı aramaktadır ve gördüğünde “işte bu”
diyebilecektir Marion. Anahtar deliğinden ince bir huzme olarak gelen ışığın, bir
sarhoşluk haline gelerek tüm evreni aydınlatması..
Wenders, “sevmenin”, “aşkın”, “çocuklukluğun”, “melek ve
insan olmanın” şiirini yazmıştır bu filmle..
0 yorum:
Yorum Gönder