Bu yaşam çok yoruyor beni diye
sızlanır insanlar. Tükenmişliğin o koyu karanlığından kaçarak izbe köşelerde
yaşama uğraşına girişirler. Peki tükenen yaşam mıdır? Yoksa duygular mı? Aslında
tükenen sadece boşa geçen zamandır. İçinden taşmak isteyen bir yaşam olduğu
zaman ise çok dert etmezsin o zamanı. O zaman o yaşam sözcüklere dönüşür ve
mutlaka eşdeğer bir ruha ulaşır. İşte o ruh hayatını rüzgarlarla beraber
savurup bir yol hikayesine dönüştürür. Hayat bir yol hikayesidir ve doğuştan
önceki sonsuzluk, ölümden sonraki sonsuzluktan daha kısa değildir.
Çoğu zaman ruhuna işleyen insanlar
yıllar geçse bile unutulmaz. Hayatına yön veren, hayatını bir yol hikayesine
çeviren, rüzgarlı bayırlardan aşağı onunla birlikte koşan çocukluğun ve sen.
Bilirsin ki son nefesini verinceye kadar aklının bir köşesi, kalbinin en mahrem
yerleri onunla birlikte yaşamaya devam edecek. Belki bir lanet, belki de bir
lütuf…
Kim bilir, benim çocukluğum
hala sahillerde oynamaya devam ettiği için çok yabancıyım hayata. Oysa ki bazen
hayat Güvenpark'ta dolmuş beklerken, sevdiğin kadının gözlerine bakarken geçen
sadece on beş dakikadır... Ve o on beş dakika bir ömre bedeldir.
The Temper Trap - Sweet Disposition
0 yorum:
Yorum Gönder