Anlaşılan tehlikenin ne demek olduğunu bile bilmiyorlar. Tehlike
deyince, gazetelerin abartarak yazdığı fiziksel anlamdaki yaralanma,
biraz kan akması gibi şeyleri getiriyorlar akıllarına. Bunun tehlikeyle
hiç bir ilgisi yok. Gerçek tehlike yaşama eyleminin ta kendisidir. Hiç
kuşkusuz, yaşamak, varoluşun farklılaştığı bir kargaşadır. Fakat
varoluşu her an aslında olduğu düzensiz haline çözümleyip ortaya çıkan
endişeden hareketle, her an ilk kargaşayı yeniden yaratmaya çalışan
kaçık bir eylemdir yaşamak. Bu denli tehlikeli başka bir iş daha olamaz. Varoluşun kendinde hiçbir korku ya da hiçbir örtülü yan yoktur, bu
korku ve tedirginliği yaratan eylemdir ve toplumda, kökende
anlamsızdır; kadın erkek bir arada yıkanılan roma hamamları gibidir. Okul da, toplumun minyatürüdür: Bu yüzden bize boyuna buyruk veriyorlar. Bir avuç kör adam, bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor, sınırsız
yeteneklerimizi paramparça ediyor.
"Yukio Mishima"
Özellikle “Denizi Yitiren Denizci” isimli romanıyla 20. yüzyılın en önemli Japon yazarlarından biri kabul edilen Yukio Mishima, tiyatro
oyunundan romana çok farklı alanlarda eserler vermesinin yanı sıra Tatenokai adlı aşırı milliyetçi bir örgütün liderliğini yaptı. Mishima, 25 Kasım 1970’de dört örgüt üyesi ile birlikte Japon
Ordusu’na ait Tokyo’daki Ichigaya Kampını ziyaret etmiş, komutanı rehin
aldıktan sonra imparatorluğun haklarının yeniden tesis edilmesi için
hazırladıkları manifestoyu ve taleplerini okuduktan sonra seppuku
(geleneksel Japon intihar biçimi) yaparak intihar etmiştir. Tatenokai üyelerinden Hiroyasu Koga ise intiharın tamamlanması için Mişima'nın başını kılıçla vücudundan ayırmıştır.
0 yorum:
Yorum Gönder