Müziğin kökenleri geçmişin hayli derinliklerinde yatar. Kök
salmış yüzyıllık bir çınar gibidir. Müzik bu anlamda ölçüden doğar ve o
büyük birlik içinde kök salar. Büyük birlik iki kutbu, iki kutup da karanlık ve
aydınlığın gücünü doğurur.
Dünyada dirlik düzenlik egemense, tüm nesneler dinginliğini
koruyor ve tüm insanlar davranışlarında baştakilerin sözünden çıkmıyorsa, ancak
o zaman müzik kusursuz nitelik kazanır. Hırs ve tutkular yanlış yollar izlemedi
mi, ancak o zaman müzik mükemmelliğe kavuşur. Mükemmel müzik belli bir
kaynaktan fışkırır, dengeden doğar. Bu yüzdendir ki, ancak dünyanın anlamını
bilip kavramış biriyle müzik üzerinde konuşulabilir. Müzik gökle yer arasındaki
ahenge, karanlıkla aydınlık arasındaki uyuma dayanır.
Çöküş sürecini yaşayan devletler ve helak duruma düşmüş
insanlar da müzikten kuşkusuz yoksun değildir; ama onların müziği neşe içermez.
Bu yüzden müzik ne denli gürültülüyse, insanlar o denli melankolik, ülkeyi
bekleyen tehlike o denli büyük, ülkenin başındaki hükümdarın içine
yuvarlanacağı uçurum o denli derindir. Böyle onunca müziğin özü de yitip gider.
Bu yüzden düzen içindeki bir çağın müziği dingin ve şen, yönetimi uyum
içindedir. Huzurdan yoksun bir çağın müziği telaşlı ve vahşi, yönetimi ise eğri
yoldadır. Yıkılmakta olan bir müziği duygusallık ve hüzün doludur.
0 yorum:
Yorum Gönder