12.11.2013

Alfred Kubin


10 Nisan 1877 yılında Bohemya'nın kuzeyinde bir kasabada doğan Afred Kubin'in annesi bir piyanist, babası ise bir memurdu. 1882 yılında ailesiyle birlikte Avustralya'ya taşındı.


Çocukluğundan beri baskıdan nefret eden Kubin başına buyruk bir yaşam sürdürmek istiyordu. Korku hikayelerini çok severdi. Beş yaşındayken hayal gücüne dayalı resimler çizmeye başladı. Çizimleri büyücüler, korkunç hayvanlar gibi öğelerle doluydu. On yaşında annesini kaybetti. Kubin 11 yaşında iken hamile bir kadın tarafından cinsel tacize uğramıştır. Bu nedenle hamile kadın imgesi Kubin'in özellikle erken dönem resimlerinde çok sık karşımıza çıkıyor. Fakat bu resimlerde hamile bedenler çıplak ve korkunç biçimlerde ifade edilmiştir. 


Kubin ilk olarak Salzburg'da bir dil okuluna gönderilir. Fakat başarısız olması üzerine tekrar Avustralya Zell am See'ye geri döner. Babası ondört yaşında onu inşaat mühendisliği öğrenmesi için bir okula verir. Fakat sonuç yine çok parlak olmaz. Fotoğrafçı olan amcasının yanında stajyer olarak işe başlar. Bu dönemde gecelerini hep dışarda geçiren Kubin uykusuzluk ve yorgunluktan hastalandı. Sürekli olarak intihar etmeyi düşünen Kubin, bunu annesinin mezarının başında denemiş, fakat başaramamıştı. Sonra gönüllü olarak orduya katıldı. Kısa bir süre sonra sinir bozukluğundan hastaneye gönerildi ve çürüğe çıktı. 


Kubin Münih'te Klinger'in maden üzerine asitle yaptığı resimleri gördü. Bu sanat biçimi onun fikirleri için son derece uygundu. Çini mürekkebi kullanarak bir dizi dehşet dolu ürkünç çizimler yapmaya başladı. 


Franz Kafka ile Kubin'in Prag'da 1911'de başlayan bir tanışıklığı vardır. Bu tanışıklık Kubin'in Kafka'nın Bir Köy Hekimi adlı öyküsünü resimlemesine kadar gitmiştir. 20 Ağustos 1959'da 82 yaşında Kubin'in uzun sanat yaşamı sona erer. Bütün sanatsal birikimini Avusturya devletine miras bırakır.


Kubin'e göre korkuyu tamamen yadsımadan, sadece onu ikinci plana atarak, diğerlerinin dehşetten ürküp kaçmaları yüzünden kaçırdığı, karanlık yerdeki bilgiye ulaşmak mümkün. Hayalgücünün kağıt inceliğindeki kristal bordürünü aş ve belki de adını kendin koyacağın ülkeler, mekanlar, karakterler ya da sadece durumlar yarat. Şeytanın diyarı ancak bu kadar çekici, ancak bu kadar dehşet verici olabilir. 

Blue Oyster Cult - Don't Fear the Reaper

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...