14.11.2013

Arka sayfa güzelleri


Arka sayfa güzelleri başlığı bazı takipçilerinin kalp atışlarını hızlandırmış olabilir. Ama konumuz bazı gazete ve dergilerin arka sayfalarını süsleyen birbirinden güzel hatunlar değil. Bugün sizlere okumaktan zevk aldığım bazı kitaplar ve onların arka kapaklarında yazan vurucu yazılardan bahsetmek istedim. Bu yazılar bazen o kadar etkileyici olabiliyor ki, insan içeriğini bilmeden kitabı kütüphanesine katma ihtiyacı duyuyor. O zaman beş kitaplık listemize başlayalım.

“ERKEN KAYBEDENLER” Emrah Serbes


Dizinin dizime değişi, Handan’ın annesi için bir kelebeğin kanat çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hala unutmam, günde en az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle…

“YAŞAMA UĞRAŞI” Cesare Pavese

Gizlice en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda. Yazıyorum: Ey, Sen, acı. Peki sonra? Bütün gerekli olan, biraz cesaret. Acı ne kadar ortaya çıkar ve kesinleşirse, yaşama içgüdüsü o kadar ağır basıyor ve intihar düşüncesi zayıflıyor. Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendini beğenmişlik değil. Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım…

“AZ” Hakan Günday

Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflardan ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az. O zaman şöyle demeliyim: Seni az tanıyorum. Az… Sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim gibi…

FAKAT MÜZEYYEN BU DERİN BİR TUTKU “İlhami Algör”


Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderileri yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri Alışık denen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım. Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum. Üçüncü şahış olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek için kendine ihanet edişine…
  
“BETTY BLUE ” Philippe Djian


Hayatta birtakım hedeflere saplanmak, kendini zincire vurmaktır. Mutluluğun var olmadığını, cennetin var olmadığını, kazanacak ya da kaybedecek hiçbir şey olmadığını ve hiçbir şeyin özünün değiştirilemeyeceğini anlamak gerekir. Ve bundan sonra insana sadece ümitsizliğin kaldığına inanmak bir kere daha yanılmaktır. Çünkü ümitsizlik de bir yanılsamadır…

Violent Femmes - Kiss Off

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...