Arka sayfa güzelleri başlığı bazı takipçilerinin kalp atışlarını hızlandırmış olabilir. Ama konumuz bazı
gazete ve dergilerin arka sayfalarını süsleyen birbirinden güzel
hatunlar değil. Bugün sizlere okumaktan zevk aldığım bazı
kitaplar ve onların arka kapaklarında yazan vurucu yazılardan bahsetmek
istedim. Bu yazılar bazen o kadar etkileyici olabiliyor ki, insan
içeriğini bilmeden kitabı kütüphanesine katma ihtiyacı duyuyor. O zaman
beş kitaplık listemize başlayalım.
“ERKEN KAYBEDENLER” Emrah Serbes
Dizinin dizime değişi, Handan’ın annesi için bir kelebeğin kanat
çırpışıysa benim için kasırgaydı. Kaç sene geçti, hala unutmam, günde en
az beş sefer aklıma gelir. Biliyorum bu durumun, kökeni memeden
kesildiğim güne kadar uzanan psikolojik nedenleri vardır. Ama bir kadını
unutulmaz yapan şey, bir vakitler ona duyulan arzunun şiddetiyle doğru
orantılı değil midir? O arzunun kıyısında, gerçekleşme olasılığının tam
yanı başında, sanki arada başka hiçbir engel yokmuş gibi rahat
davranabilmekle, kendini o tatlı yanılsamaya kaptırabilmekle doğru
orantılı değil midir? Bu olgunun da mı sorumlusu benim mutsuz geçen
çocukluğum? Cevap? Yok! Kalırsın öyle…
“YAŞAMA UĞRAŞI” Cesare Pavese
Gizlice en çok korkulan şey hep gerçekleşir sonunda. Yazıyorum: Ey, Sen,
acı. Peki sonra? Bütün gerekli olan, biraz cesaret. Acı ne kadar ortaya
çıkar ve kesinleşirse, yaşama içgüdüsü o kadar ağır basıyor ve intihar
düşüncesi zayıflıyor. Kolay sanmıştım ilk düşündüğümde. Zayıf kadınlar
yapmıştı bu işi. Alçakgönüllülük istiyor, kendini beğenmişlik değil.
Tiksiniyorum bütün bunlardan. Sözler değil. Eylem. Artık yazmayacağım…
“AZ” Hakan Günday
Diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflardan ve hakkındaki haberlerden ne
kadar tanıyabilirsin? Haklısın. Belki de çok az. O zaman şöyle
demeliyim: Seni az tanıyorum. Az… Sen de fark ettin mi? Az dediğin,
küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca
bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce
cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin
arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için
yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her
harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. Senin ve benim
gibi…
FAKAT MÜZEYYEN BU DERİN BİR TUTKU “İlhami Algör”
Böyle olmasını istemezdim ama hep olurdu. Dünyanın bütün kızılderileri
yenilir, Spartaküs kaybeder, gün batarken sararır, kuşlar döner, Sadri
Alışık denen hergele, her filminde ağlardı. O ağladıkça ben de ağlardım.
Nedenimi bilmez ağlardım. Ağladıkça Sadri’ye kıl kapar gıcık olurdum.
Üçüncü şahış olarak kalışına, hep gidici kadınları sevişine, bu
gidiciliklerin bir mecburiyet gibi duruşuna, Sadri’nin bu
mecburiyetlere, giden kişinin özgürlüğü olarak bakıp, ona ihanet etmemek
için kendine ihanet edişine…
“BETTY BLUE ” Philippe Djian
Hayatta birtakım hedeflere saplanmak, kendini zincire vurmaktır.
Mutluluğun var olmadığını, cennetin var olmadığını, kazanacak ya da
kaybedecek hiçbir şey olmadığını ve hiçbir şeyin özünün
değiştirilemeyeceğini anlamak gerekir. Ve bundan sonra insana sadece
ümitsizliğin kaldığına inanmak bir kere daha yanılmaktır. Çünkü
ümitsizlik de bir yanılsamadır…
Violent Femmes - Kiss Off
0 yorum:
Yorum Gönder