2001 yılının sıcak bir Ağustos ayında, bunaltıcı bir Ankara günüydü.
İçimdeki tarifsiz sıkıntı sanki yaşanacak kötü şeylerin mesihliğini
yapıyordu o gün. Sonra Yavuz Çetin öldü diye bir haber, tahrip gücü
yüksek bir bomba gibi düştü yüreğime. İşte o zaman ilk defa ölümün soğuk
nefesini gerçek anlamda hissetmiştim. Sanki çok yakın çevremden birini
kaybetmiş gibi koyu karanlık bir gece yaşadım. Her ölen, erken ölür
derler. Hani bir hikaye vardır. “Aşık Mahzuni”nin ölüm haberini alan
biri, arkadaşına ‘duydun mu, Aşık Mahzuni ölmüş’ demiş. Arkadaşı ona şu
yanıtı vermiş: “Üzülme ölmesine, ya doğmasaydı!”
Üzülmemek elde değil 1970 doğumlu yetenekli bir delikanlı 2001 yılının
15 Ağustos'unda Boğaz Köprüsü’nden kendini o soğuk sulara bıraktı. O
dönemde o’na ait çok şeyler söylendi ve yazıldı. Hiçbir zaman
yeteneğiyle manşet olamadığı gazetelere ölümünden sonra manşet oldu! Ne
desek boş biliyorum, çünkü ölen geri gelmiyor. O günlerde Yavuz’a dair
en anlamlı şeyleri onu yakından tanıyanlardan biri olan Sarp Keskiner
demişti. Şöyle demişti Sarp Keskiner;
Kimine göre Türkiye’nin en iyi rock gitaristiydi; kimine göre komik,
saygılı ve sevgi dolu bir dost. Yakın müzisyen arkadaşları için sahnede
onunla beraber olmak son derece büyük bir zevkti, her seferinde
unutulmayacak, bir şölene dönüşen. En çok rahat ettiği yerde, sahnede
tepeden tırnağa Yavuz Çetin’di; “Ağlamayı Sevmem” adlı parçasında olduğu
gibi, “ağlamayı pek sevmezdi, mutluluğu da sadece şarkılarında yaşadı”.
Ama keşke ağlamayı sevseydi de, ardından bizi ağlatmasaydı. 1991’de
Batu Mutlugil ve Kerim Çaplı’yla kurduğu Blue Blues Band kısa zamanda
İstanbul’da efsane olmuştu, Bodrum ve Ankara programlarıyla yer yerinden
oynardı. O yıllardan bu yana sahneden inmedi Yavuz; başta Hayal
Kahvesi, Mojo ve Kemancı olmak üzere, binlerce gecesini sahnelerde
tüketti.
Yakın dostlarına sık sık yüzünde o tatlı gülümsemesiyle misafirliğe
gitti. Sahneye çıktığı zaman herkesi ateşledikten sonra solo sırası ona
gelince, herkes canını dişine takarak onun tutuşturduğu müziği daha da
parlatmaya çabalardı. Herkesi kulağında bir yerde var Yavuz Çetin. İlk
albümü “İlk”ten haberdar olmayanlar, onu ya reklam jingle’larından, ya
film müziklerinden ya da MFÖ konserlerinden biliyorlar. Ama çoğumuz için
Yavuz, Yavuz’du işte; fazla söze gerek yoktu. Zaten başka da Yavuz
yoktu, elinde gitarı, herhangi bir saatte çıkagelir, sahneye çıkar
çıkmaz müziği şöylece bir kaldırıp yükseltiverirdi. Muhteşem pozitif
enerjisi, olağandışı gitaristliğiyle herkesin sevgilisiydi.
Yavuz’u izlemek apayrı bir keyifti. Hayatını 60’lı ve 70’li yılların
blues ve rock tarihine adayan Yavuz’a çalacağınız parçayı söylemek
yeterliydi, ama şöyle bir soruyla karşılaşmanız da mümkündü: “Hangisi
1969 konser kaydı mı, yoksa 1972 albüm versiyonu mu?” Biz kendi aramızda
Blue Blues Band’in gitaristlerine “yanan gitarlar” derdik, çünkü
gitarların headstock kısımlarında sürekli tütmekte olan izmaritler
görürdünüz. Yavuz da sigarayı tutuşturur, sonra da soloları ve muhteşem
vokaliyle izleyenleri ateşlerdi.
Ölümünden üç gün sonra CNN Türk, Hürriyet, Sabah onu manşet yaptılar.
Özel yaşamında onu üzen şeyler, trajik ve taze haberler susamış medyanın
elinde iç acıtıcı oyunlara dönüştü. İlla ölüm mü gerekiyor bu ülkede,
güzel şeylerin fark edilmesi için?..Yavuz ve diğer tüm dostların bunca
yıl uğraşıp didinerek ortaya çıkardığı işler, bir ahmaklar dünyasının
içinde altın toz zerreleri misali dolanıp duruyor. Eğer Yavuz’un
yarattığı güzellikler hak ettiği ilgi ve övgüyü o ölmeden önce görseydi,
çok daha mutlu ve kendine barışık bir Yavuz varolacaktı bu dünyada.
Yoksa “yurtdışında olsaydı Gary Moore olurdu” benzeri hamasi ve zavallı
kelamlar, ne yaşarken ne de öldükten sonra kimseye bir şey ifade
etmiyor.
Türk blues ve rock dinleyicisi muhteşem
bir gitarist kaybetti, biz dostları da Yavuz’u kaybettik. Ne zaman çalsa
tüylerimizi diken diken eden adam artık yok, beraber çaldığı
müzisyenleri izlerken gözlerimiz onu arayacak; bir yerelere dalıp
gideceğiz ve herkes kendi hatıralarını çağıracak geriye. Yavuz şimdi en
çok mutlu olacağı yerde: Jimmy Vaughan’ın dediği gibi, “Albert Collins
orada, Jimi Hendrix’de…”
“Bir gün gelir herkes kendi yoluna gider, her şey nasıl başladıysa öyle biter…”
Ve son olarak benim en iyi 10 Yavuz Çetin şarkılarım:
- Dünya
- Cherokee
- Bilmem Neden İnat Ettim
- Yaşamak İstemem
- Sadece Senin Olmak
- Ağlamayı Sevmem
- Bul Beni
- Herşey Biter
- Kurtar Beni
*Bonus “Oyuncak Dünya”
Yavuz Çetin - İstanbul'a Ait
0 yorum:
Yorum Gönder