Bugün gezelim öğrenelim köşemizde Nebatilerin kayıp kenti Petra var. Ürdün'ün Lut Gölü ile Akabe Körfezi arasındaki bir kanyonda gizlenmiş, güneşin konumuna göre pembe, kırmızı, turuncu ve sarıya dönüşen kayalıklar arasında gizemli bir şehir. Zaten şair John William Burgon, burası için “Tarihin yarısı kadar yaşlı gül kırmızısı şehir” ifadesini kullanmış. Kayıtlara göre M.Ö 4. yüzyılda bütün Mezopotamya'yı tehdit eden
Persler'den kaçan Nebatiler, ulaşılması çok zor olan Musa Vadisi'ne
sığınmışlar. Çöl düzlüğünün ortasında yer yer kayalara oyulmuş, ve bu
sarp kayaların içine gizlenmiş, yer yer üzerine çıkmış taştan bir
antik şehir inşa etmişler.
Petra, Nebati Krallığı’nın başkentiydi. Döneminin en gizemli halkı olan Nebatiler, köken
olarak göçebe kabilelerdi. Buraya Arap yarımadasından geldiler, ticaret
yollarını kontrol etmeleriyle tanındırlar. MÖ 400 ile MS 106 yılları
arasında burada muhteşem bir kent kurdular ve onu geniş̧ bir ticaret
krallığının merkezi yaptılar. Nebatilerin, dönemlerinin en zengin uygarlığı olarak dikkat çekti. Tütsü ve baharat ticaretinde ün kazandılar. Çin’den ve
Hindistan’dan getirilen baharatlar, tütsüler, yağ ve parfümler dünyanın dört bir yanına sevk edildi. Kervanları Arabistan’dan
Akdeniz’e kadar uzun bir yol izliyordu. Ticaret sayesinde çok zengin ve nüfuzlu hale
geldiler.
Dik kumtaşı tepeler arasına oyulu bu şehir, derin bir kanyonun dibinde
yer alıyor. Tüm yönlerden gelebilecek saldırılara karşı son korunma
sağlanmış bu şekilde. Bölgeye ulaşım kayaların arasındaki dar ve
dolambaçlı bir yol ile sağlanıyor. Şehrin gündüz kadar gece de büyüleyici bir manzarası olduğunu hatırlatalım.
Beck - Heart Is A Drum
0 yorum:
Yorum Gönder