Canan Bozkurt BirinciBlog için Daft Punk'un dillere destan yeni albümünü yazdı.
70′lerin peşi sıra doğup da bilinçsiz ve
bilinçli gençliği o 70′lere fersah fersah uzak düşmüş nesildenim. Retro
görünce ağzımın suyu akıyor, vintage her geçen gün dozajı artan bir
fetişe dönüşüyor. Sezen Aksu’nun “Bu Gece” diye bir şarkısı var; ne
zaman duysam gözümün önüne Yeşilçam’dan sahneler beliriyor. Viskinin
rakı kadehinden içildiği yıllarda bir partide sırt dekolteli maxi
elbisesi içinde dans eden o kız olmadığım gerçeği feci üzüyor. Modanın
3-5 yılda bir “70′lere dönüş” yaşaması kesmiyor, keza Ring My Bell’i iki
tıklamayla/dokunuşla dinlemek de yetmiyor. Aynı zamana denk düşüp
radyoda çalsın diye beklemek önemli olan. Orijinali eşzamanlı yaşamanın
imkansızlığı, içimdeki o 70′ler uktesini hep büyütüyor.
70′lerin (özellikle ikinci yarısının) bendeki değeri genel olarak
böyle olsa da, son bir aydır ağzıma çalışmış bir parmak balın hoşnutluğu
içerisindeyim. Duymayan, bilmeyen kalmadı; Daft Punk’ın son albümü Random Access Memories
yılın en heyecanla beklenen albümü. Bize aylardır geri sayım yaptıran
yeni albüm nihayet bugün piyasada! 2013 yılında cover’sız, remix’siz
birinci elden 70′lerden 80′lere doğru koşar adım 0 km funk vaat ediyor.
Ve iTunes’a düştüğünden beri ara vermeden dinleyen biri olarak
diyebilirim ki kesinlikle sözünde duruyor.
Ama özellikle Human After All’u kutsalı
bellemiş Daft Punk hayranları yeni albümden tatmin olmuş değil; zira
Daft Punk’tan beklenen dinlerken parçalara ayrılmak, bedeni unuturcasına
dans etmek, sabah ilk iş Alka Seltzer’e günaydın demekse, evet Random
Access Memories bu ritüeli sunmuyor. Midemizi alkolle doldurup,
saatlerce hoplayıp zıplayıp, sonra bir köşede kusmamıza eşlik edecek bir
albüm değil kesinlikle. Human After All’daki gibi tüm enerjimizi,
iliğimizi kemiğimizi sömürecek gazı vermeyecek.
Peki ne yapacak? Öncelikle dans ederken yormayacak ama dinlerken epey
yol aldıracak. Psikedelik ışıkların altında değil de bir disko topu
altında ya da terasta gün batımına karşı dinlemek gayet yeterli olacak.
İlk dinleyişte 70′lere alıp götürecek, kıpır kıpır disko ruhu
bahşedecek. Ama albüm ikinci, üçüncü dinleyişte yavaş yavaş hüzün
verecek. İnanması zor değil mi; Daft Punk ve hüzün?! Bu ikiliyle ilk kez
tanıştığımızı iddia edemeyiz, Discovery albümlerinde izlerine rastlamak
mümkün ne de olsa. Ama bir gerçek var ki hiç bu kadar hüzne
sürükledikleri olmamıştı. Albümün hareketli parçaları bile
onyüzbinmilyon baloncuk gücünde enerjiyle başlayıp sonunda damıtılmış
hüzne buluyor o disko ruhunu.
Random Access Memories’in geçen ay video klibiyle yayınlanan ilk single’ı Get Lucky
yukarıda bahsettiğim o bir parmak balın ta kendisi. Pharrell
Williams’ın vokalliğini yaptığı Get Lucky için fazla söze gerek yok.
Duyulduğu andan itibaren alıp 70′lerin sonuna savuruyor, katıksız
mutluluk aşılıyor. (Ben bu yaz bu şarkıyı dinlemeye doyamam, çalmayan
yerde duramam.) Pharrell Williams’ın seslendirdiği bir diğer şarkı Lose Yourself to Dance de tam adı gibi. “Bırak gitsin” diye onaylamaktan başka diyecek bir şey yok aslında.
Albümün öne çıkma hususunda Get Lucky ile
başa baş giden bir parça daha var. İkisini kıyaslamak pek doğru değil,
zira sözünü ettiğim parça doğuştan efsane. Disko müziğin Adem’i Giorgio Moroder, elmayı nasıl ısırdığını anlatıyor Giorgio by Moroder’de. Giorgio by Moroder, albümün o manik havasını en çok taşıyan şarkı. ”My name is Giovanni Giorgio but everybody calls me Giorgio” diye zihnin içinde obsesifçe yankılanması için bir kere dinlemek yetiyor.
Diğer parçalar için de bir iki söz etmek gerekirse.. Instant Crush, ismiyle müsemma. Sözlerine kulak vermedikçe sorun yok, takılınca fena çarpıyor. Contact arka planda kalıyor ama yine de iyi iş çıkarıyor. Fragments of Time, Doin’ It Right ve The Game of Love
birbiriyle karıştırılmaya müsait. Fakat albümde bir Beyond var ki, ayrı
bir yere koymak gerek. Benim için Random Access Memories’in en iyi
sürprizi. Tek kelimeyle kusursuz. Henüz dinlememişlere özellikle dikkat
etmelerini öneririm. Within fazla melankolik. Paul Williams’lı Touch ise Daft Punk etkisi en az hissedilen parça. Ama yine de fazlasıyla güzel.
RAMs, Daft Punk’ın yirminci yılında verdiği bir olgunluk meyvesi
gibi. İkliminden böylesi bir meyve beklemiyorduk, ama yine de tadına
baktık hayran olduk. Yazıyı bitirirken belirtmeden edemeyeceğim, YSL
tasarımı takım elbiselerine de bayıldık ayrıca.
Daft Punk - Get Lucky
0 yorum:
Yorum Gönder