Her Ankaralı yaşamında en az bir kez, malum şaire atıfla, Ankara’nın en çok “İstanbul’a dönüşünün sevildiğini” işitmiştir. Elbette bir de “o şehirde nasıl yaşıyorsunuz?” sorusu. Çoğu İstanbullu için Ankara’da yaşamak bir işkencedir. Oysa bilmiyorlar ki “bir şehri sevmek aşka bahane aramaktır.”
İşte bu Ankara-İstanbul arasında bitmeyen ezeli kavganın ortasında; 19
Eylül 2010 Pazar akşamı Star TV’de Behzat Ç. isimli bir dizi başlıyordu.
Emrah Serbes’in kitabından uyarlanan dizi, hem Behzat hem de diğer dizi
karakterleri ile Ankara’nın ta kendisiydiler. Ankara’da yaşamayı seven,
kaba saba, kadın dilinde biraz odun, ama özünde iyi insanlardı. Dizi
insanların alışık olmadığı kadar cesur, taraflı ve bazı şeyleri gözümüze
sokarcasına politik bir diziydi. Bazı insanlar böyle basit ve zekice
olmayan polisiye olur mu diye eleştirmekten çekinmedi Behzat Ç.’yi. Ama
Behzat Ç. hiçbir zaman kusursuz bir CSI serisi olmak iddiasıyla ortaya
çıkmadı. Onun meselesi farklıydı. Bu meseleyi anlayanlar zaten çoktan
diziyi bağrına basmıştı.
“Yanlış hayat doğru yaşanmaz” sözünün
içini tam anlamıyla dolduran bir insandı Behzat Amirim. Bu yanlış
hayatta kendi adaletinin peşinden koşan, ağzı bozuk, yaralı, yalnız ve
fena halde romantik bir adamdı Behzat. Hani “Görkemli Kaybeden” diye bir
tanımlama vardır. İşte bu söze bir beden büyük gelen bir insandı
amirim.
Evet dizi, Türk televizyon dizileri tarihi açısından
kendi çapında bir devrimdi. Ayrıca her zaman müşterisi olan; konak,
töre, zengin erkek fakir kız aşkı ve ucuz romantizm gibi kalıplaşmış
dizi şablonları yoktu. Bazı bölümlerde bu ülkenin hep halı altına
süpürülen konuları korkusuzca işlendi. Hrant Dink suikastı, Festus Okey
cinayeti, Cumartesi Anneleri, kadın cinayetleri, anadilde eğitim, trans
cinayetleri, eğitim zaiyatı gibi konular başta siyasiler olmak üzere
çoğu insanı rahatsız etti. Yayından kaldırılması için çok uğraşıldı,
yayın saati geç bir zamana alındı, her bölümde bol bol mozaik
kullanıldı.
Paramparça yüreğiyle Harun’un “seviyorum merkez”
dediği sahne, Türk televizyon tarihine balans ayarı veren, sadece
Akbaba’nın evinin salonunda geçen 78’inci bölüm, Behzat’ın tüm
acizliğiyle Bahar’a “biz de mutsuz olalım” diye
haykırdığı sahne, yılın polisi olarak ödül aldığı gecede, sahneye çıkan
amirimin yaptığı can alıcı konuşma ve sonunda “tabak iyi ama, çekin a.. koya..im” dediği bölüm unutulmazlar arasındaki yerini çoktan aldı.
Evet bu yolcuğun sonu bu akşam bitiyor. Behzat Ç. bu akşam ekranlara
veda ediyor. Başta Behzat olmak üzere, Harun’u, Hayalet’i ve Akbaba’yı
çok özleyeceğiz. Ama üzülmeyin Behzat amirin hikayesi sinemada devam
edecek. Behzat Ç.; çirkinliğiyle, sertliğiyle, hırçınlığıyla,
siyasetiyle ve içtenliğiyle Ankara’nın ta kendisiydi. Behzat Ç. öğle
sıcağında Konur’da biber gazı yemek kadar gerçekti. Ankara kadar
gerçekti. Son olarak Behzat Ç’de kimdi diye soranlara son olarak “saçma sapan konuşma La” diyerek yazıma son veriyorum.
“Seni sevmeye devam edeceğiz Merkez…”
0 yorum:
Yorum Gönder