Ne diyordu Osman Konuk “Şiir
Savaşlarım” isimli şiirinde:
ben yine buralardayım, siz burdasınız,
ötekiler burda
ötekiler
çorap, kitap, nişan yüzüğü, gözlük kullananlar
sevimli kafası çalışan iyi insanlar
benim açlığımla beslenen
hava durumuna göre din değiştiren
boş zamanlarında acı çekenler
çoğalan
çoğala çoğala tükenenler…
ötekiler
çorap, kitap, nişan yüzüğü, gözlük kullananlar
sevimli kafası çalışan iyi insanlar
benim açlığımla beslenen
hava durumuna göre din değiştiren
boş zamanlarında acı çekenler
çoğalan
çoğala çoğala tükenenler…
Terkedilmiş şehirler kadar
yalnızdık diyordu şair. İkimizde vıcık vıcık insan kaynayan iki farklı şehirde yalnızlığın
o tuhaf acısını yaşıyorduk. Kim bilir, farkında olmadan birbirimizi faşist
duygularla özlüyorduk. Durmadan “bir şehri tanımak istiyorsan sokaklarında
kaybolmak gerekir” diyorduk. Bu yüzden ikimizde fırsat buldukça sokaklara çıkıp
her birinin değişik hikayesi olan yüzlerin peşinden koşuyorduk. Evet her bir
yüzün değişik bir hikayesi vardır ve her hikaye görkemli bir son arar kendine.
Hatırlıyor musun şehirlerarası ucuz otobüs firmalarını mesken tuttuğumuz bir
dönemde, seni yine Kurtuluş Ankaray durağında bekliyordum. Şimdi ki gibi akıllı
olmayan akılsız telefonlarımızda haberleşip bir saat belirlemiştik. Hani sevdiğinle kimi buluşmalar vardır, ruhun
senden bir adım önde gider. Ayrılık uzun sürmüş, bu sefer bir başka
özlemişsindir. Soğuk bir Ankara gecesinde gözüne uyku girmez, sürekli
onu düşünürsün, cadde dolusu plan yaparsın beyninde. Buluşma anı yaklaştıkca zaman
geçmek bilmez, saatler günlere, dakikalar saatlere dönüşür sanki. Ama o yıkık
dökük şehir, birden Taç Mahal ihtişamına bürünür.
Ve karşında onu görürsün aniden. Sanki renklerin acelesi vardır, en çokta
kırmızının. Aniden yüzün kırarır siyah önlüklü bir ilkokul öğrencisi misali.
Sarılırsın defalarca, her sarılmada dünyayı kucaklıyormuş gibi hissedersin.
Artık soğuyu hissetmezsin, kalbinde başlayan sıcaklık tüm bünyene akar sıcak su
misali. En bakir duyguların kabarır onun yanında. Aşkın en organik hali yaşanır. Hatırlıyor musun o gün seni Kurtuluş’ta defalarca öpmüştüm. O gün bizi
öpüştüğümüz için kovalayan eli bıçaklı, kalbi sevgiden yoksun piyonlar yoktu.
Bilirsin bu ülkede en kolayı kullanılıp kullanılıp bir köşeye atılan piyon
olmaktır. Ama biz sıradan bir nesne olmak yerine, hep bu tarihin bir öznesi
olmak istedik. Gerektiğinde yanlışa isyan eden bir kuşağın figürleri. Ne dersin
o gün sokakta öpüştüğümüz için, şimdi birilerinin dediği gibi “azgın ve
ahlaksız” insanlar mıydık? Ama biz kimseden bir şey çalmadık, kimsenin kul
hakkını yemedik, hiçbir zaman hesabını veremeyeceğimiz çok paramız olsun
istemedik. Babamın beni ve kardeşimi elimizden tutup götürdüğü o naif bayram
namazlarını özledik.
O gün, Kurtuluş Parkı'nda paylaştığımız sadece bir
simitten çok fazlasıydı. Kim derdi, birgün farklı dünyalara dağılacağız
diye. Şimdi sanırım köprünün altından çok sular aktı, köprüden son çıkışı
hatalı sollama ile geçtik ve gece çoktan siyaha döndü. Geriye ne mi kaldı?
Sanırım “hava durumuna göre din değiştiren, çoğala çoğala tükenen, kalbi
sevgisiz, eli bıçaklı insanlar.”
Belki de başka türlü bir şey
bizim istediğim; uzunluğu ve tutkusu mesafelerden bağımsız. Belki bir gülüş,
belki bir bakış, belki de bir söz. İçinde devrik cümleleri bol, son'u olmayan
bir hikaye. Farkında mısın, artık bu ülkede gece ve gündüz hiç bir zaman eşit
olamayacak mevsimlere inat. Ya şu hayat denen şey, hiç bir zaman yaşanmayacak
bir dünyanın yanılsamasıysa. İçim ürperiyor ve çok korkuyorum. Korkuyorum çünkü; kendi
inancından olmayan herkese karşı düşmanlıkla doldurulan, sanat düşmanı, birbirini
bir futbol maçı yüzünden bile öldüren, cinsiyetçi, homofobik, ırkçı, bağnaz, kadınları
barbarca yok eden bir nesil yeşeriyor.
Sahi ne dersin herşey için artık çok
mu geç? Ve artık gelecek bizler için sadece bir kaygıdan ibaret mi olacak?
Peki Turgut Uyar ne diyordu?
sizin alınız al inandım
morunuz mor inandım
tanrınız büyük amenna
şiiriniz adamakıllı şiir
dumanı da caba
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız…
morunuz mor inandım
tanrınız büyük amenna
şiiriniz adamakıllı şiir
dumanı da caba
ama sizin adınız ne
benim dengemi bozmayınız…
Ve son olarak insanın sevdiğini sokak ortasında öpmesi ahlaksızlıksa, beni
de listenize yazın...
0 yorum:
Yorum Gönder