28.02.2014

Cuma Şarkıları


Bugün seçtiğim şarkı listesi yurdum topraklarından eskilere ait şarkılar. Müziğin, sadece müzik için yapıldığı güzel yıllara ait çok sağlam şarkılar.

- Selda Bağcan "Yaz Gazeteci"
- Şakir Öner Günhan "Deli Deli"
- Moğollar "Alageyik Destanı"
- Cem Karaca &  Moğollar "Gel Gel"
- Hülya Süer "Şeker Oğlan"
- Erkin Koray "Karlı Dağlar"
- Okay Temiz "Denizaltı Rüzgarları"
- Alpay "Yekte"
- Nazan Şoray "Hal Hal"
- Barış Manço "Ben Bilirim"
- Önder Bali "Koca Dünya"
- Aylin Urgal "Paran Pulun Senin Olsun"
- Gülden Karaböcek "Dokunma Keyfine Yalan Dünyanın"
- Kamuran Akkor "İkimiz Bir Fidanın"
- Mavi Işıklar "Ayva Çiçek Açmış"
- Ersen ve Dadaşlar "Bir Ayrılık, Bir Yoksulluk, Bir Ölüm"
- Ayla Algan "Versin Tanrı İstemeden"
- Edip Akbayram "Deniz Üstü Köpürür"
- 3 Hür-El "Gönül Sabreyle"
- Fikret Kızılok "Haberin Var mı?"
- Cem Karaca & Dervişan "Beni Siz Delirttiniz"

 
Alpay - Yekte

Alarm


Bugünkü kısa filmimiz, hepimizin alışık olduğu evrensel bir konuyu işliyor: Sabah erken kalmak için kurulan alarmlar. Koreli bağımsız animasyon ekibi Mesai tarafından yaratılan bu çalışma, insana 'Bu sabahların bir anlamsızlığı olmalı' tezini sorgulatıyor.

27.02.2014

Aşk olsun sana çocuk


En uzun koşuysa elbet
Türkiye’de de Devrim
O, onun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez luverin namlusundan fırlayarak …
En hızlısıydı hepimizin,
En önce göğüsledi ipi…
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun…


"Can Yücel"


Bugün 27 Şubat. 1947 yılının bu gününde, Deniz Gezmiş dünyaya gözlerini açtı. 6 Mayıs 1972 yılında iki dava arkadaşı ile birlikte kahbece idam edildi. Babasına yazdığı son mektup şöyle diyordu:


Baba,

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman, aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben, ne kadar üzülmeyin desem, yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat, bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum. İnsanlar doğar, büyür, yaşar ve ölürler… Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı süre içinde, fazla şeyler yapabilmektir.

Bu nedenle ben, erken gitmeyi normal karşılıyorum. Ve kaldı ki, benden önce giden arkadaşlarım, hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir. Benim de etmeyeceğimden şüphen olmasın.

Oğlun, ölüm karşısında aciz ve çaresiz kalmış değildir.

Bu yola bilerek girdi. Sonunda da bu olacağını biliyordu.

Seninle düşüncelerimiz ayrı ama, beni anlayacağını tahmin ediyorum. Sadece senin değil, (…) anlayacağını inanıyorum.

Cenaze için, avukatlarıma gerekli talimatı verdim. Ayrıca savcıya da bildireceğim. Ankara´da 1969´da ölen arkadaşım Taylan Özgür´ün yanına gömülmek istiyorum. Onun için cenazemi İstanbul´a götürmeye kalkma.

Annemi teselli etmek sana düşüyor. Kitaplarımı küçük kardeşime bırakıyorum. Kendisine özellikle tembih et. Onun bilim adamı olmasını istiyorum. Bilimle uğraşsın ve unutmasın ki, bilimle uğraşmak da bir yerde insanlığa hizmettir.

Son anda, yaptıklarımdan en ufak bir pişmanlık duymadığımı belirtir seni, annemi ve kardeşimi devrimciliğimin olanca ateşiyle kucaklarım…

Oğlun Deniz Gezmiş
 
Bizim Deniz

26.02.2014

Çok Güzelsin, Gitme Dur


Sizce mutluluk nedir?" diye soran bir anketi on beş yıl önce şöyle yanıtlamışım: Mutluluk insanın içini ısıtan, ışıklandıran bir şeydir. Kanının iyi dolaştığını, kalbinin gümbür gümbür attığını, yoğun olarak yaşadığını hissettiren şeydir. Mesela bir temmuz öğlesi dalgalanan başak tarlası, yağmurlardan sonra taze çimenlerin kokusu, üstünde çiğ damlası ile sabaha bakan bir gonca. Mutluluk desti kokan bir bardak sudur. Bir kadının güneşten yanmış kolundaki altın sarısı ayva tüyleri... Sonra gök kubbe, yıldızlar, sahilin hışırtısı. Bir çocuğun sevinci, bir yaşlının gülüşü. Mutluluk mesela özgürlüktür. Özlü bir Şey okuyup yüce insanlarla bir ortaklık kurmaktır. Mesela gelişmektir, oluşmaktır, sevişmektir. Ağır, ağır bir dağa tırmanıp yükseldikçe bir zamanlar bir şey sanılmış tepeciklerin arkasındaki boşluğu farketmektir. Daha ne diyeyim, mutluluk gecenin ucundaki ilk maviliği, bir vapur güvertesinden seyretmektir. Mutluluk Bach dinleyebilmektir.

Belki ayni soru bugün bana yöneltilse yanıtım aynı olmayacaktı. O çağımda mutlu olmak için demek, bazı gerekçeler gerekli imiş. Çamurlu bir yolda taştan taşa atlayarak giden bir yolcu gibi, böyle mutluluk adacıklarına bel bağlamışım. Şimdi artık olgun yaşta, yol oldukça kısalınca insan bulduğunla yetinmek, mihneti kendine zevk edinmek, her şeyden iyi kötü bir mutluluk ya da mutluluk ersatzı çıkarmak hünerine yaklaşıyor.


Ve anlıyor ki mutlu olmak mutluluğa elverişli ruhsal durum sahibi olmaktan başka bir şey değildir. Bu eğilim istenince edinilebilir. Bu eğilimi bir kere yerleştirince her şeyin bir mutluluk yanını mıknatıs gibi bulup çıkarırsınız. Bu çeşit bir mutluluğa açık ruhsal durum benimsenince mutluluk sürekli olur. Belki iddialı değil alçakgönüllü her fırsat bile böyle bir zeminde hemen yeşerir. Aslında en arı mutluluk hiç bir dış neden yokken duyulan mutluluktur. Böyle bir mutluluk, insanın hücrelerine sinen güftesiz bir şarkıya benzer. Ama yine de eksiktir...

Mutluluk önerileri içinde galiba en iyi reçeteyi yazan Goethe olmuş, hep bilirsiniz. Mephisto ile bahse tutuşan Faust, şeytanın bütün tuzaklarına karşı koymayı bilmiştir. Sırasıyla bilimin, şehvetin, güzelliğin, egemenliğin verebileceği zevkleri ölçüsüz bir şekilde tanımış ama hiç birine "çok güzelsin gitme dur" dememekte direnmiş olan Faust, yaşamının sonunda, oluşmasının son doruğunda, insan sevgisinde karar kılmıştır. Bireysel mutlulukların hepsine sırt çevirebilmesine karşın, özverici mutluluk karşısında kendini tatmin eden biricik mutluluğu bulup, "çok güzelsin gitme dur" diye haykırmaktan kendini alamamıştır. Söz konusu an bir bataklığın kurutulmasına, böylece milyonlarca insanın sağlıkları için, hür ve faal yaşamaları için yeni alanlar kazandırma işine önayak olduğu andır. Kendini topluma adadığı ve bunun için somut bir eyleme geçtiği andır...

"5 Mart 1978 Haldun Taner, Milliyet Gazetesi.”

The Bee Gees - I Started a Joke

Tarihte bugün


Rock’n Roll tarihinin en sıra dışı isimlerinden biri olan Johnny Cash, 26 Şubat 1932 tarihinde dünyaya gözlerini açıyordu. 12 Eylül 2003 tarihinde aramızdan ayrılan Cash, yukarıdaki fotoğrafta 1968 yılında Folsom hapishanesinde mahkumlar için gitarının telini titretiyordu. 

 
Johnny Cash - Hurt

Anlıyor ama kavrayamıyorum


Bir ölüm özlemi değil bu. Özlemlerim kalmadı. Ben aslında sürekli özlüyor ve bir özlem durumunda yaşıyorum.. Bu yüzden özlemlerim yok. Yalnız bir kavrama bu. Bütünselliğin kavranması. Bitirilmişliğin. Bir yolculuğun sonu. Başlangıcı olmayan yatay bir yolculuğun sonu. Kendi yuvarladığım çevresinde dönen bir yolculuğun. Şimdi okunmuş kitapları yeniden okuyorum. Şimdi bildik müzikleri yeniden dinliyorum. Yenmiş yemekleri yeniden yiyiyorum. Sevip yitirdiklerimi yeniden seviyorum. Şimdi uykusuzluğumu yeniden uyuyorum. Şimdi açlığımla yeniden acıkıyorum.Şimdi gittiğim kentlere yeniden gidiyorum.Şimdi havada uçuyor, raylarda, su yüzeylerinde, yaşama ve ölüme karşı duyduğum aynı umarsamazlıkla dolaşıyorum.Tartışmaları biliyorum. Duyguları. Korkuları. Sözcükleri. Her dili anlıyorum. Anlıyor ama kavrayamıyorum.

"Tezer Özlü"

 
Alpay - Seni Dileniyorum

25.02.2014

Coldplay'den yeni şarkı: Midnight


Özellikle ilk albümleri ile gönüllerde hoş bir seda bırakan Coldplay yeni bir şarkı yayınladı. Midnight ismini taşıyan şarkı, dingin, huzurlu ve derinlere işleyen bir şarkı. Özetle aşılmış klasik Coldplay tarzından uzaklıkta ama bir o kadar da yakında...


Başka bir dünya mümkün mü?


Bil ki, mutlu son diye bir şey yoktur.
Çünkü bir şeyde son varsa;
orada mutluluk yoktur!

"Dostoyevski"

Son yıllarda dostluk üzerine yapılmış en güzel reklam filmlerinden bir tanesi. İnsanın içi ısınıyor.

24.02.2014

UNICEF'ten Musluk Projesi


Her gün yaklaşık 1400 çocuğun temiz su bulamadığı için öldüğünü belirten UNICEF yeni bir kampanya başlattı. Bunun için kampanyanın yapıldığı siteye giriyorsunuz ve 10 dakika boyunca  telefona dokunmuyorsunuz.

"Musluk Projesi" adı verilen kampanya için unicefusa.org isimli bir site açıldı. Kampanyaya katılmak isteyenler, siteye girdikten sonra ekranda çıkan yönlendirmeleri takip ediyor ve sonrasında telefonunu hareket etmeyen bir zemin üzerine koyarak, 10 dakika boyunca hiç kullanmıyor. Eğer katılımcılar bunu başarabilirse ve 10 dakika telefonlarına hiç dokunmazlarsa, sponsorlar bir çocuğun bir günlük temiz su ihtiyacını karşılıyor. İşlem her tekrar edildiğinde, bir çocuk daha temiz su sahibi oluyor.

Frodo Selda Bağcan ve Barış Manço hayranı çıktı


Yüzüklerin Efendisi filminde Frodo rolüyle hafızalara kazınan ünlü oyuncu Elijah Wood’un San Francisco’lu DJ Turquoise Wisdom’la olan projesi Wooden Wisdom 21 Şubat'ta İstabul'da sahne aldı. Plakların havada ucuştuğu gecede disko, saykodelik, funky ve soul ekseninde müzikal bir yolculuk yaşandı.  

Elijah Wood’un bir gazeteye verdiği röportajda Türk müziğine hayran olduğu ortaya çıktı. Wood, Erkin Koray'ları, Barış Manço'ları keşfetmiş; Selda Bağcan'ın parçalarını çalan bir DJ olmuş. Öyle ki Wood, Selda Bağcan'ın 'İnce İnce' ve 'Yaylalar'ını "dinlerken aklımı kaçıracak gibi oldum!" diyerek hayranlığını dile getirmiş. Ünlü oyuncunun Barış Manço'nun 'Binboğa'nın Kızı' şarkısına olan sevgisi ise bir başkaymış.


Ne diyelim; elimizde böyle zengin bir hazinemiz var ama çoğu insan bunun kıymetini bilmiyor. Ucuz müziğin, bol magazinin esiri olmuş, düşük bir zeka seviyesine mahkum yaşıyoruz. Allah kendisini sanatçı sanan popçuların ve arabeskcilerin şerrinden korusun.  

Barış Manço - Binboğa'nın Kızı

Ah insanlar


Hangi çiçek, diğerini “sarı açtı” diye ayıplar?
Hangi kuş, “farklı ötünce” diğerine yasak koyar?
Derisinden, dilinden ötürü öldürülüyor insanlar.
Ah insanlar!
Her şeyi bulup kendini bulamayanlar..

"Charles Bukowski"

Mutlu Pazartesiler...


Sleep Party People - I'm Not Human At All

23.02.2014

Gus Gus


Fassbinder'in 1974 tarihli 'Korku Ruhu Kemirir' filminde bir kadın, adamın tekini baştan çıkarmak için acılı kuskus hazırlar, ama yemeğin adını sürekli yanlış telaffuz etmekte, gusgus demektedir.

İşte İzlanda'dan çıkmış 1995 yılında ilk albümlerini yapmış 90'lı yıllar elektronik müziği denince ilk akla gelen gruplardan biri olan Gus Gus'ın isminin hikayesi.

Gus Gus - Why

Saksafon ve kedi




Konuk yazarımız Tuğçe Şeker yazdı..

Ufacık yuvarlak bir masanın yanında, ben sağa o sola doğru sandalyesini çevirmiş oturuyorduk. Ayaklarımı, oturduğumuz yeri bayır aşağı uzanan çimlerin olduğu kısımdan ayıran demir çitin üstüne dayamış, sandalyemi arkaya doğru esnetiyordum.

"Düşeceksin" dedi, boşta olan sandalyeye uzattığı ayaklarından birini diğerinin üstüne atarken. Sağlamcıydı o. Kendini geriye doğru atmayacak kadar düz otururdu.

"En az geriye esnemem kadar zevkli olurdu o düşüş" dedim. "Hiç olmazsa gülerdik."

"Gülerdin ama canın da acırdı. Canın acıdıktan sonra gülmenin bir anlamı yok" dedi küçümser bakışlarıyla.

"Asıl o zaman anlamı var. Ağlayacağım bir şey yüzünden acımasındansa, güleceğim bir şeye istinaden canımın acımasını tercih ederim"

Derin bir nefes aldı. "Garipsin biliyor musun? Seni ilk tanıdığım günü hatırlıyorum da..." Gülümsedi. Başını hafifçe öne eğip sanki göğsüne dökülmüş kırıntıları temizler gibi üzerini silkeledi.

"New Orleans'taydım. Caz sesi yükselen mekanların önünden geçiyordum. Nereye gideceğimi, ne yapacağımı bilmeden öylece dolaşmıştım o akşam. Seni gördüm sonra. Üzerinde kısa deri bir ceket vardı. Yere çömelmiş ve tek dizini kaldırıma dayamış, saksafon çalan bir adamın yanındaki kedinin fotoğrafını çekiyordun. Saçların sol omzundan aşağı doğru uzanıyordu." Gözleri dalmış, sanki yine New Orleans'ta o sokakta bana uzaktan bakıyor gibiydi. "Biliyor musun?" dedi. "O fotoğraf hala odamın duvarında asılı."

Masanın üzerindeki sigara paketine uzandı. Başka bir marka almıştı. İlk kez onu farklı bir marka içerken görüyordum. Bakışlarımın olduğu yöne çevirdi yüzünü "3 ayrı dükkana baktım yol üstünde. İçtiğim sigara yoktu. Sanırım bugün hayat bana istediğim ve alıştığım hiç bir şeyi vermeyecek"  dedi.

Sandalyemi bir kez daha geriye doğru esnettim. "Hayat istediğin şeyleri değil, gerçekten hak ettiğine inandığın şeyleri verir sana."

"Seni hak ettiğime inanmıştım."

"Sen sadece beni elde ettiğine inandın. Bazen insanlar 'Tanrım bunu hak edecek ne yaptım?' diye isyan ederler. Ama hiç bir zaman içlerinde bulundukları o durumu hazırlayan koşulları, Tanrı'nın değil kendi seçimlerinin yarattığını bilmezler. Sen yaptığın her şeyi benim iyiliğim için yaptığına inandın. Oysaki kendi çıkarların yönünde hareket ettiğini kendin de en az benim kadar iyi biliyordun. Benim için çabalamanı istemedim ben. Sadece aynı şey üzerinde birlikte çabalamayı istedim"

Sigarasından çektiği son nefesi sanki kendi son nefesiymişçesine bıraktı. Gözleri yukarıya doğru yükselen dumanla birlikte tepemizdeki ağacın dallarına takıldı. Yavaşça yerimden kalkıp fotoğraf makinemi boynuma astım. Herhangi bir şey söylemeye niyetim yoktu ama demir çitin üzerinden atlayan kediyi görünce, "La vie en rose" dedim... Boğulurken, bir anda suyun üstüne çıkmış gibi gözlerini bana çevirdi. Suratında, gözlerini hastanede açan birinin karmaşası vardı sanki.

"New Orleans'ta beni gördüğün gece... Fotoğrafını çektiğim kedinin yanındaki saksafon çalan adam... La vie en rose'u çalıyordu" dedim.

Sadece gülümsedi. Düşmüşüm gibi...

 
Louis Armstrong - La vie en rose

22.02.2014

Tesla'nın güvercinleri


Bay Tesla'nın tanıdığı öenmli insanlardan bazıları arasıra onu ziyarete geliyordu. Kimisi tıknaz, kare kafalı, koca göbekli Avrupalı adamlardı, kimisi de Amerikalı. Pia'ya Ölüm Işını'nı keşfetmek üzere olduğunu söylemişti, devlet görevlileri bu yüzden geliyordu ziyaretine. Almanlara karşı savaşıyorduk ve Savunma Bakanlığı'yla FBI Ölüm Işını'nın peşindeydi. Odasında güvercinleriyle yaşıyordu. Odayı temizlememize ancak hastalık korkusu yalnız kalma isteğine galip geldiğinde izin veriyordu. O zamanlar çok seviniyordum. Onun kötü şartlarda yaşamasını hiç istemiyordum. Garip fakat şefkatli biriydi, en azından aklına geldiği zamanlarda. 

Güvercinleri en iyi arkadaşlarıydı; kendi deyişiyle 'en samimi arkadaşları'. Penceresine gelen kuşları besliyordu. Hatta oraya yuvalayanlar için marangoza özel sepetler ve kafesler yaptırmış, içlerine yıkansınlar diye de bir suluk ve yem olarak da en sevdikleri üzüm çekirdeği, kenevir, kuşyemi karışımından koymuştu. Yerde ve mobilyalarda tüyler ve beyaz kalıntılar vardı. Temizlik arabamla odadan içeri girdiğimde kuytulardan kuşların sesleri gelirdi. 


Yirmi küsur sene önce ölmüş bir güvercinin resmini saklıyordu Tesla. Bazen beyaz güvercin diyordu ona, bazen de beyaz kumru. Bazı dillerde ikisi için aynı kelime kullanılıyor, demişti. O benim gerçek aşkımdı, kanatlarında gri tüyler olan beyaz bir güvercin. Daha sonraları onun güvercini bir erkeğin bir kadını sevdiği gibi sevdiğini okuyacaktım. Bu konudan hiç bahsetmemiş ama kuş hakkında başka şeyler anlatmıştı bana. Güvercinin, kalbinin mutlulukla doldurduğunu ve onun hasta olduğunu hissettiğinde ölene kadar yanından ayrılmadığını söylemişti. Öldüğünde de bedeninden parlak bir ışık çıkmış ve gözlerini kamaştırmıştı. İşte o an Bay Tesla kendisinin bu dünyada yapacak bir şeyinin kalmadığını anlamıştı. 

"Çaresizlik Kuyusu, Lydia Millet" 

Doves - Kingdom Of Rust

21.02.2014

Marjory’s World


Bazen sadece yorgun oluyor insan.
Ne küs, ne yalnız, ne de aşık...

"Arzu Eşbah"

Şimdi İngiliz Rebecca Reeve ve onun Marjory’s World isimli çalışmasında yer alan güzel fotoğraflar ile başbaşa kalıyoruz..









Madrugada - What’s On Your Mind

Yaşamak


Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak… Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak… 

"Kürk Mantolu Madonna - Sabahattin Ali"

 
Portishead - Sour Times

20.02.2014

Dünya Kurt Cobain Günü


Bana bir varmış de
bir varmış bir yokmuş deme
içime dokunuyor...

Bugün Kurt Cobain'in 47 yıl önce doğduğu tarih hem de “Dünya Kurt Cobain Günü”. Bir kuşağın acılarına, sıkıntılara, haykırışlarına yoldaşlık etmiş o hisli insanı tekrar anıyoruz. 

Özetle herkes acısı kadar yaşıyor...

Nirvana - Come As You Are

Facebook WhatsApp'ı satın aldı


Whatsapp, piyasada bir sürü alternatifi olmasına rağmen, kendi kulvarında en çok tercih edilen uygulama. Bu popülerliği gözünden kaçırmayan ve gittikçe sosyal medyada bir tekel olma yolunda ilerleyen Facebook parayı batırıp Whatsapp'ı satın aldı. Rakam ise 19 milyar dolar gibi dudak uçuklatan bir miktar. Bir diğer söylentiye göre bu rakamın 3 milyar doları ise Whatsapp çalışanlarına dağıtılacakmış. Merak etmeyin orada bizim devlet dairelerindeki gibi binlerce insan çalışmıyor. Whatsapp'ın çalışan sayısı sadece 55 kişi. 


Dünya genelinde 450 milyon üyesi olan WhatsApp, bu sayıyı her gün 1 milyon artırıyor. Ufak bir ayrıntı; Whatsapp’ın şimdiye kadar pazarlama yatırımı yapmadığı, Pazarlama  ve Halkla İlişkiler çalışanı olmadığını hatırlatalım. İronik bir diğer nokta ise, WhatsApp’ın kurucu iki isminden biri olan Brian Acton’ın 2009 yılında Facebook ile iş görüşmesine gidip, "haydi koçum biz seni ararız" cevabı alıp, kapı dışarı edilmesiydi. Gidişi suskun, dönüşü muhteşem olan bir kariyer hikayesi.

La Roux - Quicksand

1 Dakikada dünya turu


3 kafadar, 44 günde, 11 farklı ülke gezerek, 18 uçak değiştirerek, 60 bin kilometre yol kat ederek ve 2 kamerayla bu videoyu yapmışlar. Keyifle izliyoruz....


MOVE from Rick Mereki on Vimeo.

Meslekler


Herkes istediği mesleği seçecektir. Ressam olmak isteyenler reklamcı, yazar olmak isteyenler mühendis, mimar olmak isteyenler iktisatçı, meyhaneci olmak isteyenler hukukçu, hukukçu olmak isteyenler tezgahtar, adam olmak isteyenler uşak ve dilediği gibi yaşamak isteyenler rezil olmayacaktır...

"Tutunamayanlar"
 
The Godfathers - Birth, School, Work, Death

19.02.2014

Bir kedi rüyası: Hiroko Kubota


Hiroko Kubota, Japon bir nakış ustası. Onu diğer nakış ustalarından ayıran en büyük özelliği kıyafetlerin üzerine işlediği desenler. Ve bu desenlerden en beğeni görenleri kedi çalışmaları. İşte el emeği, göz nuru o çalışmalardan bazıları.











Cat Power - Ruin
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...