Ferdi Özbeğen'i bir sene önce bugün kaybettik. Her ölüm veda kokar, fakat bu ölüm çok fazla buruk ve duygusal oldu.
Telsizle arkadaş aramak, elmor, video klipler, 33'lükler, Limasollu Naci, 0302 otobüsler, Eagles, Queen
Flashdance, Gırgır, bir kalem, bir defter, bir silgi eşliğinde silinip
giden yıllardı 80'ler. O yıllarda bir kuşak Ferdi Özbeğen'i, evlerde
aile büyüklerinin üst üste yığılmış plak ve kasetleriyle tanıdı. Önce
biraz merak ve korkuyla yaklaşılan bu albümler, sonraları duygusal
boyutlara açılan kapıların altın
anahtarı oldu. Yeniyetme delikanlılar sevdikleri kızlara pencere
altlarında onun şarkılarını söylediler. Belki bu yüzden eli ağır kız
babalarından çok fazla dayak yedi bu delikanlılar. Ama hakiki aşk
böyledir; zor ulaşılır, kolay kolay kaybedilmez. O yılları Umut Sarıkaya
bir yazısında ne güzel özetlemişti: "Ömrüm Tuborg Aile Çay Bahçeleri'nde çalınan Ferdi Özbeğen şarkıları hüznünde seyrediyordu.
Beat kuşağının öncü yazarlarından biri olan Jack Kerouach "Yolda" kitabının bir yerinde şöyle der: "Bense
ilgimi çeken insanlar söz konusu olduğunda hep yaptığım gibi
peşlerinden sürükleniyordum, çünkü benim için yalnız çılgın insanlar
önemlidir, yaşamak için çıldıranlar, konuşmak için çıldıranlar,
kurtarılmak için çıldıranlar, aynı anda her şeyi birden arzulayanlar,
hiç esnemeyen, beylik laflar etmeyen, yıldızların arasında örümcekler
çizerek patlayan ve en ortalarındaki o mavi ışığı görenlere, "vay
canına!" dedirten o sarı maytaplar gibi yanan, yanan, yanan insanlar." İşte Ferdi Özbeğen o eşşiz sesiyle ertelenmiş umutlara dair hikayeler anlatan o insanlardan biriydi.
Özlüyoruz seni Kaybedenler Kulübü'nün gönül insanı...
Ferdi Özbeğen - Dilek Taşı
0 yorum:
Yorum Gönder