İnsanlığın en kirli oyunu savaş sadece insanları mahvetmiyor. Savaşların ortasında kalan birçok hayvan çeşitli sebeplerle can veriyor. Fotoğraf Suriye'nin Halep şehrinde bir mahalleye ait. Bombalar, kan ve gözyaşı. Savaşın en acı yıkımlarına sahne olmuş ve artık bir hayalet şehir. Suriyeli bir ambülans şoförü mahalledeki onlarca kedinin bakımını üstlenmiş. Reuters fotoğrafçısı Hosam Katan'da o anları fotoğraflamış. Şimdi soruyorum Allah katında bu adamın yaptığı gibi aç hayvanlara bakmak mı sevap, yoksa masum insanların kafasını kesmek mi?
30.09.2014
29.09.2014
Blender Savaşları
Blender denen mutfak aletinin katı meyve ve sebzeler için kullanıldığını düşünüyorsanız bir kez daha düşünün. Youtube üzerinde garip deneyler yapan Blendtec kanalı Samsung Galaxy Note 3 ile son günlerin en çok konuşulan telefonu iPhone 6 Plus’ı
bir blender’da ne hale sokuyorlar. İnsaf diyoruz Çin'de insanlar o telefonu almak için böbreğini satıyorlar. Akıllı telefonların akıllarını kaybedeceği bir dünya hayal ediyoruz...
Etiketler:
Akıllı telefon,
iPhone 6 Plus,
Samsung Galaxy Note 3
5 PAZARTESİ ŞARKISI
Bugün günlerden yine bir Pazartesi. Pazartesi sendromunu atlatmak
için müzik diyoruz ve sizi 5 şarkılık listemizle başbaşa bırakıyoruz.
Allah-Las – Ferus Gallery
Pazartesi sabahına güneşli bir başlangıç yapmak için Allah-Las grubundan daha iyi bir seçenek olamazdı. 2014 yılının en çok konuşulan isimlerinden biri olan grubun “Worship the Sun” isimli yeni albümleri çıktı. Tuhaf bir bağımlılık etkisi yapıyor. Keyifli ve bol güneşli.
The Clash – Rock The Casbah
The Clash için sadece bir punk grubu demek çok sığ kalır. Punk şayet bir koşuysa ilk yüz metresini Sex Pistols geri kalan dörtyüz metre engelli mesafeyide The Clash koşmuştur. The Clash ismini gerillalar ve hükümet güçleri arasında vuku bulan çatışmaları anlatmak için 1970’li yıllarda kullanılan medya klişesinden almıştır. Clash punk’ı kuru sloganlardan kurtarıp, içini doldurarak bambaşka bir boyuta çekmiştir. Punk hareketinin dönemin sosyal ve ekonomik bunalımına karşı gösterdiği öfkeyi ve faşizme karşı verdiği mücadeleyi en etkin ve bilinçli yapan gruplarından biri olan Clash; politik yanını hiçbir zaman gizlememiş, dar kalıplarda bir punk-rock grubu olmadan punk’ın özüne sadık kalarak reggae ve funk esintilerini müziklerine ilave ederek yazdıkları parçalarda özgürlükçü ve isyankar felsefelerini yansıtmışlardır. The Clash’in, İran’daki molla rejiminin rock müziği yasaklamasına tepki olarak 1982 yılında yazmış olduğu “Rock The Casbah”ın kelime dağarcığımıza kazandırdığı bir kelime casbah. Arapçada qasbah hisar, sur, kaleiçi anlamlarına geliyor. Kökeni Cezayir şehri olmakla birlikte, Afrika’nın birçok yerinde, surlarla çevrili kent merkezi anlamına geliyor. Elbette Clash demek bir anlamda Joe Strummer demekti. Strummer, çelişkilerin adamıydı ve onu en özel kılan niteliklerin başında da bu geliyordu. Koca bir nesil için o, bir müzik devriminin arkasında yer alan romantik bir isyancı ve ateşli bir ilham kaynağıydı. 2002 yılında “Sould i Stay or Should i Go” dedi ve zamansız bir şekilde aramızdan ayrıldı. Oysa ki ihtişamını yitiren rock’n roll sahnesinin Strummer gibi romantik asilere ihtiyacı vardı. Bu yüzden Ankara’nın en güzel yanı Joe Strummer’ın burada doğmuş olmasıdır. Şimdi sessizce dağılabiliriz.
Men At Work – Down Under
Rotamızı 80’li yıllara çeviriyoruz. Telsizle arkadaş aramak, Ana Britannica, Break Dance, Ahu Tuğba, Banu Alkan, Serpil Çakmaklı, Metin-Ali-Feyyaz, Miami Vice, Converse All Star, Lambada, 302 Otobüsler, Eagles, Queen, Flashdance, Gırgır, bir kalem, bir defter, bir silgi eşliğinde silinip giden yıllar. 1982 yılında, o yılların Colin Hay önderliğindeki ünlü Avustralyalı topluluğu Men At Work’un “Down Under” parçası diskoteklere bomba gibi düşmüştü. O zamanlar diskolarda popçular eller havaya yapmıyor en güzel parçalar plaklardan ustaları tarafından çalınıyordu. Bu şarkıyı sağda solda duyan, meraklı yeni yetmeler babalarına bu çalan kim diye sormaktan çekinmiyordu. İnsanlar üşümesin diye kitaplarının üstünü örtüyor, aşık olduğumuz kadınlar hala The Smiths albüm kapaklarındaki afilli hatunlara benziyor ve gözlerdeki Sophia Loren hüznü yüreklere işliyordu. 6.45 vapuru Kadıköy’den zamanında kalkıyor haliyle yetişmek için erken kalkmak farz oluyordu. Dönem itibariyle gizli gizli öpüşmelerin tadı Meksika Sınırı’ndan kaçmak kadar heyecanlı oluyordu. Boğaz’da bir yandan gemiler kalkıyor, bir yandan bir adam iri bir lüfer çıkarıyordu denizden.
The Undertones – Teenage Kicks
BBC Radio 1′in kırk yıllık diskjokeyi John Peel, 2004 yılında 65 yaşında Peru’da tatil yaparken kalp krizi sonucu hayatını kaybetmişti. Büyük usta birçok grup için sıradan bir radyo programcısı değil, bir ağabeydi. Hayranı olduğu grupları sonuna kadar destekler, bu tavrıyla bütün gruplara cesaret verirdi. Öyleki bu alemde John Peel Sessions serisi olmayan müzisyenlere kız bile vermiyorlardı. Bu şarkı ile ilgili tek bir şey söyleme hakkımız olsaydı; İşte John Peel’in mezar taşına sözlerinin yazılmasını istediği şarkı buydu.
Selda Bağcan – Yaylalar
Dünya’da yaşayan 80 Efsane Ses’ten biri olarak gösterilen Selda’dan funk, progressive ve psychedelic ekseninde tek yön gidiş bileti. Ofis içinde balatayı sıyırıp halay çekmek için biçilmiş kaftan. Bunu artık geleneksel hale getirelim diyenler için, 5 şarkılık yeni liste için haftaya görüşmek üzere.
Hepinize mutlu pazartesiler…
The Maker
"Gün içinde sahip olduğumuz zamanın miktarı esnektir; bizim hissettiğimiz tutkular bu zamanı genişletir, hissettirdiğimiz tutkular daraltır, alışkanlıksa doldurur."
Marcel Proust
Zaman kavramı yaşanılan an ile özleştirilir; aslında o durur, biz içerisinden geçeriz ama yine de beklemez.
60'ın üzerinde festivalde gösterilen ve toplam 22 ödüle sahip "The Maker" da garip bir yaratığın hayatındaki en önemli ve güzel şeyi yaratmakk için zamana karşı verdiği yarışı anlatıyor.Christopher Kezelos imzalı stop-motion film yüz yıllık tekniğin en başarılı örneklerinden biri.
The Maker, dünyada geçirdiğimiz kısıtlı zamanın ve bu zaman diliminde hayatımıza güzellik katan, özel olanı önemli kılan değerleri hatırlatıyorken, arka planda Paul Halley'in "Winter" eseriyle ruhu okşayan bir müzik ziyafeti sunuyor.
İyi seyirler..
Etiketler:
Marcel Proust,
Stop-motion,
The Maker
28.09.2014
Pontus
Bugün kısa film köşemizde Ali Demirel tarafından hazırlanan Pontus isimli harika bir video var. Yönetmenin bir Karadeniz yolcuğu sırasında çektiği görüntülerden oluşan video, 1.55 dakikalık kısa süresine rağmen insanı başka diyarlara sürüklüyor. Görüntü yönetmenliğini Firar Güney Kayran'ın yaptığı videonun müziğinde Gustavo Santalolla imzası var.
Pontus from ali demirel on Vimeo.
Tanrıların Arabaları
70'li yıllarda dünyada yaşanan bilimkurgu sineması, edebiyatı bir şekilde müziğimize de yansımıştı. Moğolların 1974 yılında çıkardığı 45'lik Daniken'ın meşhur kitabı 'Tanrıların Arabası' ismini taşıyordu. Kırkbeşiğin A yüzünde, 'Tanrıların Arabaları', diğer yüzünde 'Bu Nasıl Dünya' şarkısı bulunuyordu.
Mogollar - Tanrilarin Arabalari (1974) paylaşan: nostalji
Etiketler:
Anadolu Rock,
Moğollar,
Tanrıların Arabaları
27.09.2014
FİLMEKİMİ’NDE İZLEMENİZ GEREKEN 5 FİLM
İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından bu yıl 13. kez
düzenlenmeye hazırlanan Filmekimi’nin İstanbul ayağı 11-17 Ekim
tarihlerinde yapılacak. Filmekimi’nin 13′üncüsünde, prömiyerini
Sundance, Berlin, Cannes, Venedik, Toronto gibi saygın festivallerde
yapan birçok filminde bulunduğu 43 film sinemaseverlerin beğenisine
sunulacak. 11-17 Ekim tarihlerinde, 7 gün boyunca İstanbul’da dört ayrı
sinema salonunda sinemaya doyacağız. Ayrıca Filmekimi Ankara, İzmir,
Bursa, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Trabzon’u da ziyaret edecek. İstanbul
için biletlerin bugün (27 Eylül) satışa çıkacağını haber verelim ve sizler için seçtiğimiz filmlere geçelim.
Boyhood (Yön. Richard Linklater)
Özellikle ‘Before Sunrise’ ve ‘Before Sunset’ filmleriyle sinema
severlerin gönlünde ayrı bir yeri olan Richard Linklater filmi Boyhood.
Filmin hikayesi en az film kadar heyecan verici. 12 sene boyunca, her
yıl oyuncu ekibiyle bir araya gelen Linklater, oyuncularla birlikte
“yaşlanan” bir filme imza attı. Prömiyerini Berlin Film Festivali’nde
yaptıktan sonra jüri üyeleri tarafından Gümüş Ayı En İyi Yönetmen
ödülüne layık görülen film, eleştirmenlerden tam not almıştı.
Fehér Isten (Yön. Kornél Mundruczó)
Cannes Film Festivali’nin bu sene ‘Belirli Bir Bakış’ bölümünün büyük
ödülünü kazanan Feher Isten eleştirmenlerden büyük övgüler almış bir
yapım. Macaristan’ı yabancı dilde en iyi film kategorisinde Oscar
Ödülleri’nde temsil edecek olan film, sokak köpekleri tarafından
insanoğlunun zulmüne karşı başlatılan bir isyanı anlatıyor. Bu bağlamda
Avrupa’da son yıllarda yükselen ırkçılığa sert bir eleştiri niteliği
taşıyor. Filmin özellikle açılış sahnesinin dillere destan olduğu
söyleniyor.
Leviathan (Yön. Andrey Zvyagintsev)
Dönüş, Sürgün ve Elena gibi filmleriyle Rusya sinemasının son yıllardaki
en heyecan verici yönetmeni olan Andrey Zvyagintsev ve onun Cannes’da
En İyi Senaryo ödülünü kazanan son filmi Leviathan. Film, yönetmenin politik meseleler üzerine yoğunlaşmış en aykırı ve cesur filmi olarak gösteriliyor.
Mommy (Yön. Xavier Dolan)
1989 doğumlu Kanadalı yönetmen Xavier
Dolan, henüz 20 yaşında ilk filmi “Annemi Öldürdüm”le kendine özgü bir
sinema dili olduğunu ispat etmiş ve insanları şaşkına çevirmişti.
Yönetmenin son filmi Mommy, Altın Palmiye’nin güçlü bir adayı olmasına
karşın jüri tarafından Godard’ın son filmi ile birlikte jüri ödülüne
layık görülmüştü. Dolan, kendisinin rol almadığı bu filminde şiddete
meyilli oğlunu tek başına büyütmeye çalışan bir anneyi anlatıyor. Xavier
Dolan’ın en güçlü yönlerinden bir tanesinin de bütün filmlerinde özenle
seçmiş olduğu film müzikleri olduğunu hatırlatalım.
Whiplash (Yön. Damien Chazelle)
Sundance Bağımsız Filmler Festivali’nden iki sağlam ödülle dönen bu
yapım, son yılların en çok konuşulacak filmlerinden biri olacağa
benziyor. Whiplash, hırslı ve sert bir caz ustasıyla genç ve hevesli bir
davul öğrencisi arasındaki gelişen fırtınalı bir ilişkiye odaklanıyor.
İyi seyirler....
İyi seyirler....
Mikro Art Resim Sanatı
Hani el emeği, göz nuru denen bazı çalışmalar vardır. İşte Mesut Kul'un 'Mikro Art' ismini verdiği çalışmaları o gruba giren çalışmalar. 2012 yılından bu yana Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi 'Geleneksel Türk El Sanatları Bölümü' Tezhip Ana Sanat Dalı'nda öğrenimine devam eden Mesut Kul'un eserleri için sanatçının internet sitesini ziyaret edebilirsiniz.
The Doors - Roadhouse Blues
26.09.2014
Gece Gece Thom York Albümü
Bir cuma akşamı evde gazoz film keyfi yaparken, komşunun oğlu apartman içinde Thom York yeni albüm çıkardı diye yaygara koparmaya başladı. Bas git oğlum derken haberin gerçek olduğu ortaya çıktı. Evet son günlerde gizli saklı alengirli işler çeviren Thom Yorke meğer ikinci solo albümüne gebeymiş. Nur topu gibi bir Thom Yorke albümümüz oldu. Bu albümün üstüne gece vakti Aspava'da bol soslu dürüm yakışır diyerek albüme kulak verelim. 'Tomorrow’s Modern Boxes' isimli albüm sekiz şarkıdan oluşuyor. Albümün ilk videosu da 'A Brain In A Bottle’a çekildi. BitTorrent üzerinden yayınlanan albümü indirmek için sizleri şöyle alalım.
Etiketler:
Thom Yorke,
Tomorrow’s Modern Boxes,
Yeni albüm
Morrissey Online Mağaza Açıldı
Morrissey, The Smiths günleri, muhalif tarzı, lafını esirgemeyen duruşu, veganlığı, hayvan haklarına karşı takındığı tutumuyla bir müzik efsanesi. Morrissey'in değişik ürünlerinin satıldığı online bir mağaza bugün açıldı. Çok farklı ürünlerin bulunduğu mağazada en dikkat çeken ürünlerden bir tanesi, üzerinde “Be Kind To Animals or I’ll Kill You” yazan tişörtler. Özetle bu tişörtler "Et yemeyin, yiyorsanız da benden uzak Allah'a yakın olun" diyor.
Etiketler:
Meet Is Murder,
Morrissey,
Morrissey Online Mağaza,
The Smiths
Jupiter Ascending'den Yeni Fragman
2015 yılının en çok merak edilen filmlerinden, Matrix üçlemesinin yaratıcıları Wachowski kardeşlerin yeni bilim kurgu filmi Jupiter Ascending, 6
Şubat 2015 tarihinde vizyona giriyor. Merakla beklediğimiz bu filmden yeni bir fragman
yayınlandı.
Etiketler:
Jupiter Ascending,
The Matrix,
Wachowski
Camdan Bakanlar
Mevsim yavaş yavaş kışa dönüyor. Elimizde bir fincan kahve eşliğinde pencereden dışarı bakmak. Belki de kışın farkında olmadan en çok yaptığımız eylemlerden bir tanesi. Peki pencereden dışarı bakan hayvan dostlarımızın pozları nasıl olurdu? sorusunun cevabı için, dünyanın çeşitli yerlerinde çekilmiş birbirinden güzel fotoğraflara bakıyoruz...
Fotoğraf: Mark Bridger
Fotoğraf: Kai Fagerström
Fotoğraf: Kadir Irkin
Fotoğraf: Fabio Chiari
Fotoğraf: Anna Kryczkowska
Fotoğraf: Alexander Lukinsky
Fotoğraf: Milos Jovanovic
Fotoğraf: Igor Shpilenok
Fotoğraf: Jacek Stefan
Etiketler:
camdan bakan hayvanlar,
Fotoğraf,
Havyan,
Hayvan Fotoğrafları,
Kedi,
Köpek
Asıl Özgürlük
Dünyanın en fakir Cumhurbaşkanı olarak bilinen Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujıca diyor ki;
”Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse, bir gün kimseye bir şey kalmayacak. Küresel ısınmadan bahsediyoruz ama doğaya saldırmaya ve çöp üretmeye devam ediyoruz.”
”Eski ruhani tanrımızı kendi ellerimizle kurban ettik ve artık market tanrının tapınağındayız. Bu yeni tanrı; ekonomimizi, politikamızı, alışkanlıklarımızı, yaşamlarımızı düzenliyor ve bizlere faiz oranları ve kredi kartları ile mutluluğun yeni adresini veriyor. Öyle anlaşılıyor ki bizler, yalnız tüketme için yaratılıyoruz ve artık tüketemediğimiz zaman derin hayal kırıklığına uğrayarak kendimizi yok ediyoruz.” ”Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Asıl fakirler sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır. Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor. Asıl özgürlük yaşamak için kazandığın zamandır.
Etiketler:
Jose Mujıca,
The La's,
Uruguay
25.09.2014
Özlüyoruz: Neşet Ertaş
Bundan tam iki önce kaybettik büyük usta Neşet Ertaş'ı. 25 Eylül 2012 tarihinde İzmir’den üzücü bir haber geldi. Büyük saz
üstadı, besteci ve söz yazarı “Bozkırın Tezenesi” lakaplı Neşet
Ertaş hayatını kaybetti. Her ölüm erken ve her ölüm veda kokar derler.
Fakat koca çınarın ölümü yüreklerde derin sızı bıraktı. Bağlama ve türkü
denince ilk akla gelen isimlerden biri olan Neşet Ertaş bu coğrafyanın
yetiştirdiği en büyük halk ozanlarından biriydi. Doğduğu Kırtıllar
köyünde iki ses yükselirmiş hep. Ya biri yoksulluktan ağlar, ya bir
diğeri sazının telini titretirmiş. O sazını derin derin ağlatmayı seçti.
O hep Neşet abi, Neşet emmi, Neşet dayı oldu. Hiçbir zaman “Neşet Bey” olamadı, işin doğrusu olmakta istemedi. Konser biletli mi olsun diye belediye başkanına “ben gençlerin cebindeki cigara parasına göz dikmem” demişliği vardır. Neşet’tir o. Tam 5.000 yıldır bozkırda ne biriktirebildiysek onu söyleyendir. O “gönülden gönüle giden yolların” adamıdır.
Karacaoğlan dayısı Yunus Emre emmisi, Pir Sultan dedesidir. Hep
duruşunda bir yapayalnızlık vardır. Bir dönem türküleri “tezek kokuyor” diye yasaklanan, “Ah yalan dünyada, yalan dünyada. Yalandan yüzüme gülen dünyada” diyip kimseye küsmeden bu dünyadan göçen bir gönül adamıdır Neşet Ertaş.
Nur içinde yat büyük usta…
Etiketler:
Bozkırın Tezenesi,
Neşet Ertaş
Son iPhone Bükücüler!
Apple, yeni iPhone modelleriyle rekor üstüne rekor kırarken, markanın hayranları mağaza önlerinde sahuru beklerken tuhaf bir haber geldi. Yeni iPhone 6 Plus'ın elde durduğu gibi cepte durmadığı anlaşıldı. Telefon cepteyken bildiğin şekilden şekile giriyor. Unbox Therapy sitesinin editörlerinden Lewis’in Youtube’da paylaştığı videoda iPhone 6 Plus’ın el gücü ile bükülebildiğini kanıtladı. Apple ise konuyla ilgili henüz bir açıklama yapmadı. Türkiye'de 3000 TL civarında bir rakamla satılması düşünülen telefonu almak isteyen arkadaşlar bir kez daha düşünsünler isteriz. Ne demiş atalarımız 'Alışılmadık don malum yerde durmazmış."
Etiketler:
Apple,
iPhone 6 Plus,
Son iPhone Bükücüler!
Victor Jara'nın Elleri
Calexico grubunun 2008 yılında
çıkardığı "Carried To Dust" albümü "Victor Jara's Hands"
şarkısıyla açılır. Peki kimdir Victor Jara?
Victor Lidio
Jara Martinez 23 Eylül 1932 yılında Santiago'nun dışındaki küçük bir köy olan
Loquen'de yoksul bir köylü çocuğu olarak dünyaya geliyor. Jara daha küçük bir
çocukken alkolik babası babası evi terk ediyor. Annesinin büyük emek harcayarak
büyüttüğü Jara'nın, şarkı söylemesinde annesinin payı büyük olacaktır. Annesi
de şarkı söyleyip gitar çalmış ve Şili halk müziğini oğluna öğretmiştir.
Annesinin ölümünden sonra ilahiyat okumaya karar veriyor ama dine olan inancını
yitirerek okul bittikten sonra rahiplik yapmıyor. Ufak tefek işlerden sonra
askere gidiyor.
Askerlik dönüşü,
Şili Üniversitesi'nde Tiyatro Okulu'na giriyor. Burada hem oyunlar yönetmeye
başlıyor, hem de Şili Üniversitesi korosuna giriyor. Bu süreçte Nueva Cancion
(Yeni Şarkı) akımının kurucusu olan Violetta Parra ile tanışıyor ve Afrika
kültürleriyle kaynaştırarak "Yeni Şarkı"yı oluşturuyor. Yeni Şarkı
kısa zamanda emperyalizmin ve sömürgeciliğin karşısında bir simge haline
geliyor. Jara, Violeta Parra'dan çok etkileniyor, Parra Santiago'da küçük bir
cafe sahibi ve geleneksel Şili halk müziği hayranı olan bir sanatçıdır, hayatı
mücadele ile geçen bu kadın çok genç yaşında intihar eder. Parra'nın ölümü
Jara'yı çok etkiler.
Zamanla
Jara'nın şarkıları halk arasında söylenmeye başlar. 1966 yılında ilk albümünü
çıkartır, takip eden yıllarda tiyatroda yönetmen olarak çalışır, ancak
şarkılarına ve politik hayatında gitgide daha fazla zaman harcar. Jara, 1970
seçimlerinde Şili'deki sol muhalefetin sesi Unidad Popular (Halkın Birliği) ve
Salvador Allende'yi destekliyor. Victor Jara ülkesinde olup biten politik olaylara da seyirci kalmaz. 1970 yılında tiyatroyu
terk eder ve tamamen müziğe yoğunlaşır. Fabrikalarda,
tarlalarda, okullarda dilden dile dolaşan şarkıların hüzünlü sesi Victor Jara, Şili kültür ve
müziğinde son derece önemli bir isim olur. Hayatı ve müziği ülkesinin aynası
olmuş, içinde yaşadığı zamanı ve felsefesini yansıtmıştır.
Victor Jara, diğer şarkıcılarla birlikte
Salvador Allende ve sol partilerini birleştiği bir hareket olan Unidad Popular
yararına birçok konser verir. 11 Eylül 1973′de Augusto Pinochet’nin
gerçekleştirdiği darbe sırasında, Victor Jara Teknik Üniversite ‘deki işi başında
tutuklanır ve birçok arkadaşı gibi Estadio Chile’de (Şili stadyumu) işkence
görür.
O işkence anları tarihin en büyük kara lekelerinden
biridir. Onu herkesten ayırıp dövüyorlar. Bileklerini ve
ellerindeki tüm kemikleri kırıyorlar. Sonra alay edercesine eline bir gitar
verip “şimdi çal bakalım” diyorlar. Kırık elleri ve gözlerinden dökülen
yaşlarla Unitad Popular’ın ünlü marşı,
"Venceremos"u söylemeye başlar:
Venceremos!
Kıralım zincirlerimizi!
Venceremos!
Zulme ve yoksulluğa paydos!
Biz kazanacağız…
Stadyumdaki kalabalık büyük bir
coşkuyla ona eşlik etmeye başlıyor. Jara'nın katili
olarak tarihe geçen "Prens" lakaplı Edwin Dimter Bianchi, Jara'nın
kafasını dipçikle parçalar. Bedenini delik deşik ederler. Parmaklarını keserek
tribünlerin önüne asarlar. Jara artık direnişin simgesi olmuştur. Elbette söylediği
şarkı "Venceremos" da. Victor Jara'nın işkence edilmiş, 44 mermiyle
delik deşik edilmiş bedeni dört gün sonra Santiago Mezarlığı yakınlarında
bulunuyor ve eşi Joan tarafından toprağa veriliyor.
Jara’nın katledildiği stadyumun
ismi 2003’te Victor Jara Stadyumu
olarak değiştiriyor. Sadece bir nota bile o kanlı diktatörlerin korkulu rüyası
olabiliyor. İşte müziğin gücü.
Calexico - Victor Jara's Hands
Etiketler:
Calexico,
Carried To Dust,
ictor Jara's Hands,
müzik,
Nueva Cancion,
Santiago,
şili,
Victor Jara,
Violeta Parra
Pink Floyd'dan yeni albüm: The Endless River
Aylardır süren söylentiler sonunda doğrulandı. Efsanevi İngiliz grubu Pink
Floyd, 20 yıl sonra yeni bir longplay yayınlamaya hazırlıyor. "The Endless River" adıyla 10 Kasım 2014’te Columbia etiketiyle
çıkması planlanan albüm, 1994’te çıkan The Division Bell albümünden beri
grubun çıkardığı ilk albüm olacak.
Basına yapılan bir açıklamaya göre The Endless River, 4 yüzü olan
enstrümental bir albüm olacak. Prodüktörlüğünü Gilmour, Phil
Manzanera, Youth ve Andy Jackson’ın üstlendiği albümün yalnızca “Louder Than Words” şarkısında, David Gilmour’un eşi Polly
Samson’un yazdığı şarkı sözleri bulunacak.
Albümle ilgili ilginç bir nokta ise albümde yer alacak şarkılardan birinin ismi ‘Anisina’ adıyla geçiyor. Grup albümün Rick Wright anısına yapıldığını belirtmişti. Bunun üzerine Tezer Özlü isimli bir Twitter kullanıcısı
Twitter’de Polly Samson’a şarkının ‘anısına’ anlamında olup olmadığı
sorusuna karşı Polly Samson ’Twitter’den ‘Evet’ diyerek cevap verdi.
Etiketler:
Pink Floyd,
Pink Floyd'dan yeni albüm,
The Endless River
Radiohead 'Sakin Olun' Dedi
Baygın bakışlarına hasta olduğumuz Thom Yorke Twitter üzerinden önce beyaz bir plak paylaştı. Ardından gelen gizemli mesajlar ve görseller derken 'Noluyor la' dedik. Sonunda sessizliğini bozan Thom Yorke, 2 gündür yeni albüm için stüdyoda olduklarını ve Grubun
1994′den bu yana albüm görsellerini ve posterlerini tasarlayan Stanley
Donwood ile birlikte biriken sözler ve resimleri elden geçirdiklerini açıkladı. Şimdi sessizce dağılabilirsiniz...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)