28.02.2015

Yenişehir'de Bir Öğle Vakti


İşte ben, bu alışkanlıklarından biri olmak istemem. Senin düzenle olan bağlarından biri. Sabahki diş fırçan, ya da kolunun altına sürdüğün deodorant, ya da yumurtalı şampuan olmak istemem. Bunların günlük mutluluğunda, rahatlığında belki sadece ufak bir payları var. İşte ben bu gündelik mutluluğun daha büyük bir payı olmak istemem. Yani daha rahat olman, korkmaman için örneğin, destek olamam sana. Düzenle bütün bağlarını koparabildiğin zaman, ki bu cesaret ister, bu cesareti gösterebildikten sonra zaten karanlıktan korkmayan biri olursun. O zaman yine beni seversen, bu sevgi kabulümdür. tamam mı?

"Sevgi Soysal"

Yürüyorum


Bir kış günü. Cebeci'den Kızılay'a yürüyorum. Babamın gri paltosu ve annemin devrimci günlerinin atkısı. Niye giyiniyorum böyle acayip? Çünkü fena halde varoloşcuyum.

Bir kış günü. Çengelköy'den Üsküdar'a yürüyorum. Uzun hikaye, evsiz ve parasız kalmışım. Broken Engish'i (Kırık bir İngilizce) söylüyorum, Faithfull hanımdan. Durumumla hiçbir ilgisi yok. Mavi bir çöp torbasının içinde eşyalarımı taşıyorum. Yağmur yağmaya başlayınca 'Working Class hero'ya geçiyorum. Niye? Belli değil. Bir tek kendime inanıyorum..

"Ece Temelkuran"


Marianne Faithfull - Broken English

26.02.2015

Sabahattin Ali 108 yaşında


Şair, gazeteci, yazar, öğretmen Sabahattin Ali 108 yaşında (25. Şubat 1907 - 1948). Sabahattin Ali.. Kısa ömrüne büyük yapıtlar sığdıran; yazdıklarından yola çıkarak "daha fazla eser verebilseydi, kültürel yaşamımız nasıl etkilenirdi?" sorusunu sorduran edebiyatçı. En verimli çağlarında bundan tam 66 yıl önce "milli duygularını tahrik ettiği" gerekçesiyle acımasız bir şekilde başına sopayla vurularak öldürüldü. Katil, "milli duyguları tahrik edildiği" için ceza indiriminden yararlanarak 4 yıl hapis yatıp çıktı.

Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf , Aldırma Gönül ile kalbimize oturan büyük adam, büyük şair Sabahattin Ali'nin yaşam öyküsü de bize hediye ettiği romanlardan farksız değil. Kızı Filiz Ali de babasının yaşamını "Filiz Hiç Üzülmesin" adlı kitapta, babasının objektifinden fotoğraflarla toplamıştır. Ve kitap "annesine ve babaları siyasal, faili meçhul cinayetlere kurban giden bütün çocuklara.." ithaf edilmiştir..


"Babamın sözünü tuttum ve uzun zaman hiç üzülmemiş gibi yaptım. Yıllar boyu onun öldüğüne inanmadım. Geri gelecek diye bekledim. Kalabalıklarda ona benzettim insanları, yabancı ülkerlerde beyaz saçlı, kısa boylu, tombulca adamları takip ettim, odur diye. Rüyalarıma girdi sık sık, hiç konuşmadan, gözlerini hafif kısarak, gülümseyerek baktı bana rüyalarımda, ben hep peşinden koşup onu yakalamak istedim ama hiç başaramadım.

Babam için uzun yıllar hiç gözyaşı dökmedim, çünkü o "Filiz hiç üzülmesin.." demişti. Ama Denizler asıldığında, Sinanlar, Mahirler öldürüldüğünde çok ağladım, yıllarca gözpınarlarımda babam için biriken gözyaşları durmadan aktı, aktı, aktı.. Türkiye'de siyasal cinayetlere kurban giden değerli insanların ne ilki ne sonuncusuydu babam. Tanrılar kana doymayacaklar mıydı?"

diye başlar Filiz Ali kitabına..

Sabahattin Ali aynı zamanda amatör fotoğrafcıdır. Başta Ankara olmak üzere 1930'lu yılların Anadolu sokaklarının ve insanlarının yer aldığı bu fotoğraflar, usta yazarın edebi kimliğine de ışık tutuyordu. Kızı Filiz Ali; "Babam öldükten sonra uzun bir zaman onun fotoğraflarıyla yaşadım" der. Babası elinden düşürmediği Kodak Fotoğraf makinesiyle zamanı durdurup, yüklü bir görsel miras bırakmıştır. İşte o fotoğraflardan bazıları.







Sabahattin Ali - Aldırma Gönül / Kurgu: Ömer Ermiş from Ömer Ermiş on Vimeo.

24.02.2015

En Acılı Konser


Aristo mantığı ile gidersek meşhur bir geyik vardır. Biber acıdır hayatta acıdır, öyleyse hayat biber midir? Bazen biberler tatlı çıksa bile hayat gerçekten çok acı olabiliyor. Danimarka Ulusal Oda Orkestrası üyeleri biber fikri üzerinden çılgın bir denemede bulundu. Orkestra, dünyanın en acı biberi etkisi altında müzik yapmayı denemek istedi. Orkestra üyeleri, gözlerinden çıkan alevlere ve yandım anam bakışlarına rağmen konser sonuna kadar çalmayı başardı. İşte o acılı sahneler...


Seninle Konuşmalıyım


Seninle konuşmalıyım. İçimde, seni kaçırırsam her şeyi kaçıracakmışım gibi bir his var. Hayır, bu hayatla ilgili değil. Öyle olsaydı umrumda olmazdı zaten. Ama bu hayatla ilgili değil Anna..

"Mauvais Sang (1986) Leos Carax"

20.02.2015

Wes Anderson Filmlerinden Şarkılar


Kendine özgü büyüleyici sinema diliyle, damağımızda güzel tatlar bırakan ünlü yönetmen Wes Anderson filmleriyle olduğu kadar, bu filmler için seçtiği şarkılarla da dikkat çekiyor. İşte o filmlerden seçmiş olduğumuz müzik tarihinden eski şarkılar. Bu arada yönetmenin son filmi The Grand Budapest Hotel'in Oscar yarışında yer aldığını hatırlatalım. 


The Creation - “Making Time”
From Rushmore


The Kinks - “Strangers”
From The Darjeeling Limited

Seu Jorge - “Rebel Rebel”
From The Life Aquatic

The Beach Boys - “Heroes and Villains”
From Fantastic Mr. Fox

Francoise Hardy - “Le Temps de l’Amour”
From Moonrise Kingdom

Paul Simon  - “Me and Julio Down by the Schoolyard”
From The Royal Tenenbaums
 

Van Morrison - “Everyone”
From The Royal Tenenbaums

The Rolling Stones - “2000 Man”
From Bottle Rocket

Ramones - “Judy Is A Punk”
From The Royal Tenenbaums


Cat Stevens - “Here Comes My Baby”
From Rushmore

Hank Williams — “Long Gone Lonesome Blues”
From Moonrise Kingdom

Nico - “These Days”
From The Royal Tenenbaums

Peter Sarstedt - “Where Do You Go To (My Lovely)”
From The Darjeeling Limited

The Who — “A Quick One, While He’s Away”
From Rushmore


Devo — “Gut Feeling”
From The Life Aquatic

Love — “Seven and Seven Is”
From Bottle Rocket 

David Bowie — “Life On Mars?”
From The Life Aquatic


Bobby Fuller Four — “Let Her Dance”
From Fantastic Mr. Fox

The Faces — “Ooh La La”
From Rushmore


Peter Sarstedt - Where Do You Go To (My Lovely

Uçurumlar


Aramızda uçurumlar söz konusuyken
Uçurumlarda tenzilat varken hazır
Uçalım, hadi uçalım
Ben nasıl olsa
Bu müsveddelerin ortasında yalnızım.

"Didem Madak"

 
Cat Stevens - Here Comes My Baby

19.02.2015

Blur Yeni Bir Albüm Yayınlıyor



Yıl 2013, Blur Sziget sahnesinde. Onları izleyen fani kalabalığın bir parçasıyım. İnsanlar tek bir ortak dilde buluşmuşlar: Müzik. Blur sahneye Girls & Boys hitiyle çok sıkı bir giriş yapıyor. Damon Albarn aradan geçen onca yıla rağmen zımba gibi bir delikanlı. Zaman zaman temposu düşen bir setlists’e rağmen gece oldukça keyifliydi. Özellikle Country House’da Damon’ın seyircilerin arasına karışıp bir halk çocuğu olması gönülleri fethetti. Bis için çıktıkları son üç şarkılık performansın doruk anları elbette 17. ve son şarkı olan Song 2 oldu. Tabiri yerindeyse tozu dumana katarak sahneye veda ettiler. Konser sonunda herkesin yüzünde müziğin ve özgürlüğün verdiği o tatlı gülümseme.

Evet bugün çok sevindirici bir haber aldık. Damon Albarn önderliğinde bir döneme damga vuran Blur, “The Magic Whip” adını taşıyan ve 12 şarkıdan oluşan yeni albümünü Nisan ayında çıkarıyor. Üstelik bu albümde Blur tam kadro olarak yer alıyor. Son olarak 2003 yılında çıkardıkları  “Think Thank” isimli albümde  gitarist Graham Coxon yer almamıştı. Albümden bizleri selamlayan ilk şarkı ise “Go Out”ismini taşıyor.


18.02.2015

Lacivert Kedi


Mehtapta sana on dokuz mektup yazdım. On sekizini yırtıp attım. En sonunda, on dokuzuncu kez yazdığım tam istediğim gibi olmuştu. Yazdıklarım duygularımı tam anlatabilmişti. Balkonda masamın üzerindeki mumu söndürdüm. Sonra mehtaba baktım. Sarı beyaz yuvarlak yüze. Uzun uzun. Kalktım, ahşap masanın altından, tahta zemine saçılmış on sekiz yırtık mektubun kağıtlarını topladım, ince deri bir torbaya doldurdum. Bu mektubun yanında onları da bulacaksın. Yazıldıktan sonra yırtılmış, daha sonra yapıştırılmış on sekiz mektup. Onları sana gönderiyorum. On dokuzuncu, yani son mektup bende. Onu kendime saklıyorum.

"Tarık Sipahi"

Zeki Müren - Kahır Mektubu

Yüzyıllık Yalnızlık


Çünkü erkeklerin en büyük özelliği, doyduktan sonra açlığı inkar etmeleriydi.

"Yüzyıllık Yalnızlık"

17.02.2015

Haftanın Yenileri


Bir karabasan gibi üstümüze çöken şu karanlık günlerde biraz müzik diyerek haftanın yeni şarkılarına göz atıyoruz.

Twin Shadow - I'm Ready



Palma Violets – Danger In The Club



Sufjan Stevens – No Shade in the Shadow of the Cross



Stealing Sheep - Not Real

Günah!


Tüm günahları paylaşmalıyız seninle. Rakıyı aynı bardaktan, küfrü bir ağızdan etmeliyiz. Korkuyorum çünkü; 

Ya farklı cehennemlere gidersek?



The Pierces - Lies

Bir Kadını Tanımak


Evet zordur kadınları anlamak. Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla varılır hayatın sırrına. Zor ama keyifli bir yolcuktur bir kadını tanımak. Dört mevsimi bir yürekte buluştururlar kadınlar. Zamansız gel-gitleri, korkuları, sevdaları, aşkları, küçük şımarıklıkları, ufak yalanları, büyük itirafları, çocuk ağızları, sadece kendi olmaya çalışan, yürekleriyle konuşan, gözleriyle gülen kocaman bir dünya gibidir kadınlar. 

Aylar önce Murat Menteş ‘Beyaz Bluzlu Kız’ diye ne güzel bir yazı yazmıştı. Ne diyordu orada;
“Neden böyle oldu? Türkiye’de niçin her yerde erkekler boy gösteriyor? Hep erkeklerin sesi duyuluyor. Memleketin üç tarafı testosteron deniziyle çevrili sanki. Burası bir yurt yuva mı, yoksa çakal panayırı mı? Bir anne tembihine, nine nasihatine, bacı öğüdüne, sevgili ikazına, bir kadın tebessümüne, jestine, sesine hasret kaldık. Türkiye’nin gök kubbesinde hoş seda filan yok. Böğürtüler, hırıltılar, zırıltılar yankılanıyor. Bu artık erkek egemenliğinden öte bir şey. Herif tahakkümü, hödük tasallutu, hanzo taziri. Kadınların gülümsemediği bir ülkenin erkekleri cesur olamaz…”

Bir kadını sevmekle başlar her şey ama, bir kadını tanımakla kanat çırpılır özgürlüğün bütün maviliklerine…

16.02.2015

Kadın Olmak!


"Kadınların ezelden beri bildiği kainatın dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir yer olacaktır."

“Kızılderili Atasözü”

Kaç gündür Özgecan’ı düşünüyorum. 20 yaşında geleceğe dair umutları olan, koca bir dünya gibi gülen, pırıl pırıl bir kız çocuğu. Cinayete dair her ayrıntıyı öğrendikçe, daha çok midem bulanıyor, yemek yiyemiyorum, gece rüyalarıma giriyor ve en önemlisi öfkem katlanarak artıyor. Bu topraklar kadına şiddete, kadını öldürmeye sevdalı. Ama bu sefer ki çok vahşi, çok hunharca ve insanlık dışı. Düşünüyorum; şayet o kız benim kardeşim olsa, eşim olsa, sevdiğim kadın olsa, arkadaşım olsa ne olurdu diye? Düşündükçe daha derin bir çıkmaza saplanıyorum. Nerede hata yapıyoruz. Balık baştan kokar diyorlar? Başı sonu kalmamış, bildiğin kanalizasyon kokuyor her yer artık. Seni sevmeyen ölsün diyen şarkılarda büyüdük biz, ya benim olursun ya da kara toprağın lafını kader yaptık. Kadın bedeninden nemalanan türkülerde rakı içtik, hızımızı alamadık halay çektik. Erkektir elinin kiridir dedik, o kir hiç temizlenmedi. Filmlerde kötü yola düşen kadınları acıyarak izledik. Göster amcalara pipini dediler, pipileri putlaştırdık. Kızlara laf atmak erkeklik göstergesi oldu. Tanrıya isyan edercesine erkek adamın erkek çocuğu olur dedik. Kız çocuğu doğuran anneleri bir kenara ittik. Kızlarımıza İlkgül, Ayşe, Fatma, Songül dedik, baktık olmuyor YETER ismini koyduk. Utanmasak cahiliye döneminde olduğu gibi kız çocuklarını diri diri toprağa gömecektik. Töre dedik, namus dedik, saçı uzun aklı kısa dedik, kadın milletin içinde kahkaha atmayacak dedik, başıyla, saçıyla, etek boyuyla oynadık. Kadınları bir eşya gibi bir köşede sakladık. Karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmedik. Yetinmedik maçlarda bile kadın bedeni üzerinden en okkalı küfürleri saydırdık. Atılan bir gole bile bu küfürler kadar sevinmedik. 

Bu coğrafya kadına şiddete, kadın öldürmeye sevdalı. Kimisi öldürülüp bavulla taşındı, kimisine tecavüz edildi, kimisinin yüzüne ibret-i alem için kezzap atıldı, kimisi yakıldı. Çok utandık kadınlardan. Sev dedikçe vurduk, birazcık anla dedikçe daha çok öküzleştik, öp dedikçe öldürdük. Sahi bu kadar zor mu erkek olmak? Yeri gelince kadın haklı diyebilmek. Bir kadına saygı duyacak kadar yürek taşımak. Bakın kocaman, mangal gibi bir yürek falan demiyorum, sadece içinde sevgi olan bir yürek. Boyutu bile önemli değil, sadece işlevi yeterli…

100 İllüstrasyonla Türk Sinemasının 100. Yılı


Küratörlüğünü Bant Mag.’ın üstlendiği 100 İllüstrasyonla Türk Sinemasının 100. Yılı sergisi, Beyoğlu’ndaki TÜRVAK Sinema-Tiyatro Müzesi’nde açıldı. Sergi, 15 Mart’a kadar ziyaret edilebilir.

İlk olarak 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde görücüye çıkan sergi, Sevmek Zamanı‘ndan Eşkıya’ya, Muhsin Bey‘den Kış Uykusu‘na Türk sinemasına damgasını vurmuş 100 filmin, Bant Mag. illüstratörleri tarafından yapılmış illüstrasyonlarından oluşuyor. Sergide çalışmaları yer alan illüstratörler şöyle:

Gökhan Akbaba
Saydan Akşit
Aykut Aydoğdu
Ezgi Beyazıt
Ethem Onur Bilgiç
Furkan ‘Nuka’ Birgün
Vardal Caniş
Can Çetinkaya
Berkay Dağlar
Burak Dak
Sedat Girgin
Sadi Güran
Mark Hale
Murat Palta
Naz Tansel
Asuman Tanyaş
Duygu Topçu
Mert Tugen
Ada Tuncer
Mehmet Uluşahin

Sergi pazartesi günleri hariç her gün 10:00-18:00 saat aralığında ziyarete açık.





15.02.2015

Mektuplar


Furuğ'un yapmış olduğu birkaç yolculuk sırasında İbrahim Golestan'a yazdığı mektuplardan parçalar:

(...) Derimin altında başımı döndürecek bir baskı olduğunu duyumsuyorum.. Her şeyi delmek istiyorum ve olabildiğince içine dalmak istiyorum. Yerin derinliklerine varmak istiyorum. Benim aşkım oradadır. Tanelerin sürgün verdiği yerde, köklerin birbirine vardığı ve yaradılışın kendini çürümüşlükte sürdüren noktada. Benim tenim sanki onun geçici bir biçimidir. Temeline varmak istiyorum. Kalbimi bir meyve gibi tüm ağaçların dallarına asmak istiyorum.

(...) Hep kapalı bir kapı gibi olmaya çalışmışım, kimse korkunç içimi görmesin ve tanımasın diye (...) bir insan olmaya çalışmışım, kendi içimde yaşayan bir varlık olduğum halde (...) Biz bir duyumsamayı ayaklarımız altında ezebiliriz fakat ona asla sahip olmadan yapamayız.

(...) Varmak nedir bilmiyorum, ama kuşkusuz tüm varlığımın ona doğru aktığı bir maksat vardır.
Keşke ölseydim ve yeniden dirilebilseydim ve dünyanın başkalaştığını, dünyanın bu denli acımasız olmadığını, insanların bu her zamanki aşağılık ve kahpeliklerini unuttuklarını (...) ve kimsenin evlerinin etrafını duvar örmediklerini görseydim. Yaşamın gülünç alışkanlıklarına bağımlı olmak ve sınırlara ve duvarlara boyun eğmek doğaya aykırıdır.

(...) Bir yandan yoksunluklarım bana hüzün veriyorlar; buna karşın bu durum beni bir ilişki düzeyinde olması olası aldatıcı gösterişlerden kurtarmakta, beni kendileri ile çarpıntıların ve temel değişmelerin odağı olan bu ilişkinin diplerine götürmektedirler. Ben doymak istemiyorum, ben doyumun erdemine varmak istiyorum.

(...) Benim kötülüklerim nelerdir, iyiliklerimi anlatmadaki utangaçlık ve güçsüzlükten başka ve göz gördüğünce duvar, duvar, duvar olan bu dünyadaki iyiliklerimin tutsaklığının ağlamalarından başka. Ve güneşin karneye bağlandığı, fırsat kıtlığının ve korkunun ve boğuntunun ve hakaretin olduğu bu dünyada.


The Cure - A Letter To Elise

12.02.2015

Aşkı Duvarlara Yazmak


Her ne kadar 14 Şubat bana çok yapay ve ruhsuz gelse de Kadıköy Belediyesi 14 Şubat Sevgililer Günü için “Aşk”ı duvara yazmış.  Bu billboardlarda yedi usta şairin aşk üzerine yazdığı şiirlerin yanısıra Kadıköy'de aşıkların buluştuğu mekanların fotoğrafları yer alıyor.

Peki sevmek nedir?

Bakınız Edip Cansever  ne demiş bu konuda; “Kimse kimseyi sevemez / Ama hiç kimse.” Çünkü aşk başlı başına tek bir duygu değildir. İçinde; neşe, samimiyet, hüzün, şehvet, saygı, merak, şefkat gibi birçok duyguyu barındırır. Bu duyguların miktarı, kişiden kişiye ve yaşanılan aşkın şiddetine göre değişir. Bunların içinde en önemlisi nedir sizce? Bence başta saygı ve samimiyet.

Maalesef bu özel günde dayatılan duyguların çoğu; samimiyetten uzak, zorunluluktan kaynaklanan mesafeli bir yakınlık. Ey bilinen en zeki yaşam formu olan İnsan, sevgi aşk gibi kavramlar ne zaman bu kadar ucuzladı. Farkında olmadan ucuzlayan bu seri üretim Çin malları mı yoksa senin vicdanın mı? Ama biliyoruz ki gerçek aşk emek ister ve sahici bir aşkı kutlamaya bir gün değil, bir ömür yetmez...
Şimdiden Mutlu 14 Şubat'lar...






Morrissey - You Have Killed Me

Yeni Instagram fenomeni: Hot Dudes Reading


Nur topu gibi yeni bir Instagram fenomenimiz oldu. Henüz 2 haftalık bir geçmişi olan Hot Dudes Reading hesabı toplu taşıma araçlarında (metro) kitap okuyan yakışıklı çocukların fotoğraflarını paylaşıyor. Kural çok basit çocuk yakışıklı olacak ve gerçek kitap okuyacak. İşte o fotoğraflardan bazıları...







Motorama - Write To Me

Deli Ayten


Ayten Şenaşık ya da Bursalıların bildiği ismiyle 'Deli Ayten'. Deli Ayten 1935 doğumlu ve çocukluğunda geçirdiği ateşli hastalık nedeniyle akıl sağlığını kaybediyor. 14 yaşına gelince kendini sokaklara atıyor ve Cümbüş Hasan'a vuruluyor. Öyle ki Ayten divane gibi Bursa sokaklarında dolaşıyor ama aslında Hasan’ını arıyor. Cümbüş Hasan meyhanelerde cümbüş çalarmış. Alkolden erken yaşta ölmüş. Bu ölümden sonra Deli Ayten daha çok delirmiş.

Ayten, Hasan öldükten sonra Bursa sokaklarında beyaz elbisesi, Hasan’ın ona hediye ettiği çantalar ile Hasan’ın cümbüşü ve davuluyla gezmeye başladı. Kapalıçarşı ve Uzunçarşı esnafı Ayten’i hem seviyor hem de birazcık korkuyordu. Çünkü kızdığı zaman çantasında taşıdığı taşları dükkanların camına atıyordu. Deli Ayten 57 yaşında, 12 Mart 1992 günü Kızyakup Mahallesi’ndeki kulübesinde bir başına hayata gözlerini yumdu. Cenazesi Ahmed Dai Camii'nden kaldırıldı ve Pınarbaşı Mezarlığı'nda toprağa verildi.


Yıllar sonra 2009 yılında Ayten’in heykeli doğduğu, büyüdüğü ve öldüğü mahalle yıkıldıktan sonra yapılan parka dikildi. Gazeteler bu haberi “‘Deli Ayten’ Mahalleye Geri Döndü” başlığıyla verdi. Ne diyordu Bursalı şair Orhan Doğan:

"Bir gün yaramazlık yaptım ben
Çocuktum, inandım ne yazık ki hemen
Deli Ayten'e vermekle korkuttu beni annem
Sen bizim korku kahramanımızdın
Bursamızın meşhur delisi Deli Ayten..."

Years & Years


Her yıl kurtlar sofrası müzik piyasasında Next Big Thing adayı olmak için yarışan onlarca isim olur. İşte bu isimlerden bir tanesi olan Years & Years, ada coğrafyasının bağrından Londra'dan çıkmış bir ekip. Grup sound olarak elektro pop, R&B, 90'lar house müziğinin bir kimyasını harmanlamış. Ama kesinlikle özgün ve damakta güzel bir tat bırakıyor. Zaten BBC Sound of 2015'i kazanmış olmaları onları kesinlikle 2015 yılında yıldızı en çok parlayacak isimlerinden biri yapıyor. Ayrıca üç kişilik grupta synth seslerden sorumlu kişi Emre Türkmen isimli bir kardeşimiz. Ne diyelim özlenen yeni Türkiye manzaraları.. Years & Years keşfedilmek için sizi bekliyor..

Years & Years - Take Shelter

11.02.2015

Kedili Albüm Kapakları


Müzik tarihinden bazı önemli albümlerin kapakları ve onların kedicikler ile oluşturulmuş yeniden versiyonları. Çok keyifli bir çalışma.














Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...