28.06.2011

Prague Spring



Sanırım tren yolculuğu bir insanın kendi iç dünyasını anlamanın en güzel yollarından biri. Yemekli vagonda doğanın pastoral renkleri eşliğinde yudumlanan bir bira insanın algı kapılarını sonuna kadar açıyor. Evet Viyana gerçekten Richard Linklater'ın Before Sunrise filmindeki kadar nefes kesici. Her köşesinden tarih fışkıran şehir bir açık hava müzesi gibi. Aklıma filmdeki köprü altında yatan sarhoş şairin filmin aşıkları için yazdığı şiiri geldi şehirde kaybolurken.

daydream delusion.
limousine eyelash
oh, baby with your pretty face
drop a tear in my wineglass
look at those big eyes
see what you mean to me
sweet cakes and milkshakes
i am a delusioned angel
i am a fantasy parade.
i want you to know what i think.
don't want you to guess anymore.
you have no idea where i came from.
we have no idea where we're going.
launched in life.
like branches in the river.
flowing downstream.
caught in the current.
i'll carry you. you'll carry me.
that's how it could be.
don't you know me
don't you know me by now.




Sonraki durağım Prag elbette bana Kafka'yı ve Prag Baharı'nı hatırlattı. Komünist diktatoryaya karşı ayaklanan Çekler'in Sovyet tankları altında can verdiği kanlı 1968 tarihi. Kızıl Orduya ait tanklar Çekoslavakya'yı bir günde işgal eder ve bahar kışa döner. 21 yaşındaki felsefe öğrencisi
Jan Palach Wenceslas meydanında kendini yakarak özgürlük ve demokrasi mücadelesinin en önemli figürlerinden biri olmuştur. 800 bin kişinin katıldığı cenazesinde Palach'in fotoğrafları ve "We Will Stay Faithfull"yazılı pankartlar Prag sokaklarından bir devrim misali taşmıştır. Tıpkı Halil Cibran'ın dediği gibi "Baskıya başkaldırmayan kişi kendine karşı adaletsizdir."

Ve çok sevdiğim Kafka sen Milena'ya şunları yazarken

"Beni sana getirecek bir yol bulmuştum, karanlıktan aydınlığa kavuşacaktım. Bu yolu umutla, sevinçli kazmış, kendimden de birşeyler katmıştım. Bir çırpıda yüreğimle açtığım bu yolu kapatmak, ağır ağır dönmek, vazgeçmek zor geliyor biraz, elbet yüreğim sızlar. Bak Milena, "En çok seni seviyorum"diyorum, ama gerçek sevgi bu değil belki" Sen bir bıçaksın, ben de durmadan içimi deşiyorum o bıçakla" dersem, gerçek sevgiyi anlatmış olurum belki"


Gerçekten aşk diye bir şey olduğuna inandın mı?





Martial Canterel - You Today

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...