30.06.2010

(New) OF MONTREAL - Coquet Coquette


Kevin Barnes ve çetesi Of Montreal yeni albümleri False Priest'i 14 Eylül tarihinde yayınlayacaklar. Albümden çıkan ilk single Coquet Coquette Of Montreal cephesinde pek değişen birşey olmadığını gösteriyor. Yine elektronik sesler, psych-rock gitar tonları, eğlenceli vokaller, funky tınılar. Bir dönem anti deprasanlarla ayakta kaldığını belirten Barnes gerçekten yenilikçi, türler arasında kendini sınırlamayan ve müzik yaparken eğlenen yaratıcı bir kişilik. Geleceğin kült gruplarından birisi olma yolunda en büyük adaylarımdan biri olan Of Montreal'in grup isminin de Kevin Barnes'in Montreal'li bir bayanla yaşadığı ve hüzünlü biten bir aşktan geldiğini de belirtelim. Elbette bu eğlenceli insanların sahne şovları da dillere destan. Onları buralarda izlemek temennisiyle meyhaneci Agop Dayı koy bir Of Monreal parçası tercihen Gallery Piece olsun. Bu melankolik dünyada biraz keyfimizi bulalım. Geriye ne kalıyor sadece Ian Brown tarzı maymun dansı yapmak. Meyhanede gitmez kardeşim demeyin, her yerde alayına gider.

Of Montreal - Coquet Coquette



Of Montreal - Gallery Piece






Bookmark and Share

29.06.2010

DisKoKaiNe MIX VOL # 1



Delphic - This Momentary



Linstrom and Christabelle - Baby Can't Stop



Hot Chip - I Feel Bonnie feat.Bonnie Prince Billy (Club Version)



Two Door Cinema Club - Something Good Can Work (The Twelves Remix)



Hurts - Wonderful Life (Arthur Baker Remix)



The Good Natured - Your Body Is A Machine ( Zebra and Snake Remix)



Gorillaz - Stylo (Alex Metric Remix)




Bookmark and Share

HURTS - Wonderful Life



Geçtiğimiz aylarda yayınlanan 9. Kitsune toplama albümünde son zamanlarda albümü heyecanla beklenen isimlerden biri olan Hurts grubunun ilk göz ağrısı "Wonderful Life" parçasının Arthur Baker remix'side yer alıyor. Ustaların memleketi Manchester'li ikili 80'li yılların synth-pop temelli müziğini ve noir film estetiğini çok güzel bir kimyayla birleştiriyor. Bu öyle bi kimya ki yukardan bakarsan Bauhaus karanlığı, aşağıdan bakarsan Depeche Mode pop estetiği. Yukarı tükürsen bıyık,aşağı tükürsen sakal misali.

Hurts - Wonderful Life






Bookmark and Share

28.06.2010

THE DRUMS


Son yıllarda zevkle dinlediğimiz birçok ismin arkasında yer alan Moshi Moshi Records'un bu yıl içinde çıkarmış olduğu nefes kesici gruplardan biriside The Drums. 2009 yılında çıkardıkları Summertime EP'leri ve muhteşem Let's Go Surfing parçaları ile indie müziğe tabiri yerindeyse ince bir balans ayarı verdiler. Kendi isimlerini taşıyan bu debut albümü tanımlamak için şöyle bir zaman oyunu yapalım. Yıl 80'li yılların ortaları mekan Manchester sahnesi, Factory Records patronu Tony Wilson bir yetenek avcısı olarak müthiş öngörüleriyle The Drums'dan haberdar oluyor ve bu müthiş albüm için anlaşma imzalanıyor.

Evet 80'li yıllardan fırlamış hissi veren indie ve post-punk tınıları The Smiths, New Order, Beach Boys, The Wake, The Housemartins gibi gruplardan çağrışımlar, Johnny Marr tarzı gitar rifleri eşliğinde sytnh-pop ve post-punk'ın gayrimeşrü ilişkisi bu albüm için anahtar sıfatlar olurdu sanırım. Albümde ilk anda göze çarpan parçalar ise kışkırtıcı davul vuruşlarına parelel giden bas ritimleri, kusursuz vokal ve basit şarkı sözleri ile Best Friend. Etkileyici synth kullanımı ile bir New Order şarkısı gibi tınlayan Forever and Ever Amen. Bir Smiths şarkısından farkı olmayan It Will All End in Tears. Solist Jonny Pierce'ın yumuşak vokallari ile 1960'lı yıllardan kalma pop müziğinin 80'li yılların indie müziğiyle buluşmasını simgeleyen Book Of Stories ve elbette onları sevmemizde ilk kıvılcımı yakan Let's Go Surfing.

Finali iddalı bir benzetme yaparak bitirelim The Smiths'in efsane kaydı The Queen Is Dead albümü 2010 yılında bu New York'lu bu dört gencin ellerinde tekrar ruh bulmuş sanki.
Bu albüm sizin için faniler.

The Drums - Best Friend






Bookmark and Share

25.06.2010

After Suicide Before Murder


Çin fabrikanın bu yılki ilk ölüm haberi 23 Ocak'ta geldi. 19 yaşındaki Ma Xiangqian isimli işçinin cesedi çok katlı yatakhanenin önünde saat sabah 4.30'da bulundu. Polis gencin üst katlardan birinden atlayarak intihar ettiği sonucuna vardı. Firmanın kayırlarına göre Xiangqian, ölmeden önceki ay toplam 286 saat çalışmış. Bunun içinde 112 saat mesaide dahil. Bu kanunen izin verilen azami çalışma saatinin 3 katı. Xiangqian'ın ölümünden sonra Shenzhen'deki işçilerin hem çalıştıkları hem yaşadıkları iki Foxconn yerleşkesinde sekizi kadın, dördü erkek olmak üzere 12 intihar ya da intihar teşebbüsü yaşandı. İntihar edenler genelde fabrikada yeni çalışmaya başlamış 18 ila 24 yaşları arasında olan ve yurtta kalan insanlar. Tepkiler yüzünden firma 5 günde 2 defa maaşa belirgin ölçüde zam yaptı. Firma 3 aylık stajı bitiren işçilerin ortalama maaşının 300 dolar olduğunu belirtti. Bu, zamdan 2 hafta önceki ortalama maaşın yaklaşık 2 katı. Artık ismine ne derseniz sanayi devrimi, vahşi kapitalizm, neo libarelizm bir önemi yok mantık çok basit altta kalanın canı çıksın kalan sağlar bizimdir. Dünyanın ağababa devletleri petrolün bol bulunduğu ülkelere demokrasi getirmek için birbiriyle yarışırken afrika ülkelerinde kabileler iç savaşlarda birbirlerini doğruyorlar. Orada demokrasiye gerek yok çünkü petrol yok. BP Meksika körfezindeki sızıntı için 20 milyar dolarlık fon oluşturmuş. Güya herşey eskisinden daha güzel olacakmış. Çevrenin ve doğal yaşamın içine ettikten sonra anca o para yüksek çıkan sesleri tıkamaktan başka bir işe yaramaz. Ne diyelim galaksinin güzel ve yalnız gezeni dünya sen bunlara layık değilsin aslında. Bilgenin dediği gibi insanı evrim değil, kapitalizm maymun eder.


Bookmark and Share

24.06.2010

SAMBASSADEUR - I Can Try

İsveç'in kendine özgü naif pop anlayışını yansıtan en özel gruplardan biri olan Sambassadeur ve onların Labrador etiketiyle yayınlanan üçüncü albümleri European'dan çıkan üçüncü single I Can Try. Haydi buyrun bakalım güçlü melodiler arasında nostaljik Sezercik Aslan Parçası videosuna.

Sambassadeur - I Can Try






Bookmark and Share

(New) BLONDE REDHEAD - Here Sometimes


Flash Forward misali dört gözle beklediğimiz yada yüzleşmeye korktuğumuz öngörülerimizin kesişme tarihi 14 Eylül. Yeni Albüm Penny Sparkle 4AD etiketiyle bu tarihte raflardaki yerini alırken zamansız şehirler arasında kaybolan bünyelere ilaç gibi gelecek büyülü melodiler Kazu Makino'nun sesi eşliğinde ıssız gecelere fon müziği olmaya devam edecek. Geriye ne kaldı derseniz sanırım Cipralex'in dozunu biraz yükseltmek gerekecek. Kazu ablamız bakınız albüm için ne demiş. "I fell in love with the music like falling for someone you've known for a long time. it was dreamy and sometimes was very stormy. at times i felt like a shepherd who was trying to herd five stallions into a yard (unsuccessfully). I felt like i was a link to everyone. i remained still and the others were constantly moving around it. i am not sure what penny sparkle is but i hope i offered to them as much as they offered me. i know that we have never made a record this way and if i could go back in time, i would do it exactly the same way again."


Blonde Redhead - Here Sometimes




Bookmark and Share

23.06.2010

CRYSTAL CASTLES - Celestica


Crystal Castles ile tanışmamız 2008 yılında çıkardıkları kendi adlarını taşıyan ilk abümlerine dayanıyordu. 2000'li yılların başında başlayan electroclash furyasının bir tortusu gibi gözüken bu ilk albüm elekronik altyapılar, 8-bit oyunları ve Crimewave, Air War gibi sağlam kayıtları ile kendini dinlettirmişti. Yeni albüm yine tarzların ödün vermeden ve ilk albümden fazla kopmadan daha derli toplu bir çalışma olmuş. Albümde en sevdiğim işlerden birisi olan ve müziği sürekli kafamda dairesel şekiller çizen Celestica videosu için buyrun. Son olarak grubun ismini 1983 yılında Atari Inc. tarafından piyasaya sürülen bir oyundan aldığını belirtelim ve onların dillere destan canlı performansını bu çoğrafyada da izlemek temennisinde bulunalım.





Bookmark and Share

22.06.2010

WE HAVE BAND


Geçtiğimiz yıl Rock'n Coke alternatif sahnenin en eğlenceli gruplarından biri olan We Have Band debut albümlerini, daha önce Grizzly Bear İnterpol gibi gruplarla çalışmış olan Gareth Jones prodüktörlüğünde 11 Mayıs tarihinde çıkardılar. Londaralı üçlü masabaşı işlerinden sıkılıp müzik yapmaya karar verdikten sonra Kitsune toplamalarında yer alan parçaları sayesinde daha bilinir bir hale geldiler. WHB ismindeki albümde minimal elektro sesleri ve keyifli pop vuruşları içeren toplam 12 parça bulunuyor.

We Have Band - Honey Trap






Bookmark and Share

18.06.2010

VUVUZELA'LAR KİMİN İÇİN ÇALIYOR


Lucas Radebe Güney Afrika'da büyürken, futbolu tenis topuyla ya da alışveriş torbaları ve eski kıyafetlerden yaptığı toplarla oynayarak büyüdü. Soweto'ya bağlı Diepkloof kasabasında, forma alacak durumları olmadığı için o ve arkadaşları bez çuvalları topluyordu. Bu çuvalları kesip, boyayıp, numaralar yazıp forma niyetine giyiyorlardı. Irkçı beyaz azınlığın ülkeyi yönettiği dönemde büyürken, Radebe İngiltere'de profesyonel olarak fotbol oynayacağını rüyasında bile göremezdi. 1998 ve 2002 Dünya Kupası'nda Güney Afrikanın kaptanı olacağını da hayal edemezdi. Bir gün Dünya Kupasını'nın kendi ülkesinde düzenleneceğini de tahmin edemezdi. Şimdi 41 yaşında olan ve emekliye ayrılan Radebe Güney Afrika'nın ismi açıklandıktan sonraki birkaç gün kazandığımıza hala inanamıyorduk diye konuşuyor. Güney Afrika'nın yeni takım kaptanı Aaron Mokoena İngiltere'de Portsmouth'da oynuyor. Geçenlerde İngiliz muhabirlere, 11 yaşındayken hayatta kalabilmek için annesinin kız kardeşinin elbiselerini giydirdiğini söyledi. 17 Haziran 1992'de Johannesburg'un güneyindeki Boipatong kasabasında 40'tan fazla kişi tüfek, bıçak, sopa ve baltalarla katledilmişti. Kasabadaki bütün genç erkeklerin öldürüleceği söylentileri yayılmaya başlayınca, Annem beni elinden geldiğince korumak istedi ve bulduğu çözüm kız elbisesi giydirmekti diye konuştu The Guardian gazetesine.
Kısa bir süre haricinde 1961'den 1992 yılına kadar Güney Afirika ırkçı yönetim yüzünden uluslararası spor karşılaşmalarından men edilmişti. Radebe Dünya Kupası maçlarının o zamanlar ülkesinde yayınlanmadığını söylüyor. Ülkede dört ayrı futbol federasyonu bulunuyordu. Siyahiler, beyazlar, Hint asıllılar ve melezler için farklı federasyonlar vardı. Yine de Radebe ve genç arkadaşları plastik ve kumaştan topları, çuvaldan formaları, kiremit veya sopalardan kaleleri ve çakıl taşlarıyla dolu sahalarda futbol oynuyorlardı. Zorluklar onların umrunda değildi. Radebe o zamanları hakkında, siyahi haklar konusunun bastrılmış olduğunu söylüyor; Futbol bizim başımızı derde sokmamızı engelliyordu. Bir çeşit özgürlüktü. Başka mahalleden insanlarla tanışmamızın bir yoluydu. Çok kötü zamanlardı. Garip bir araba gördüğünüzde kaçmaya başlıyordunuz diyor. Radebe 1991'de Güney Afrika'da profesyonel kariyerine başladıktan sonra alışveriş yaparken sırtından vurulmuştu. Neyse ki çok ciddi yaralanmamıştı. 1996'da Güney Afrika'nın Afrika Futbol Şampiyonu olmasında önemli rol oynadı. 1998 ve 2002'de Dünya Kupası'nda milli takımın kaptanıydı. Şimdi de Dünya Kupası'nın evine gelmesinin keyfini yaşıyor. Irk hala çok hassas bir konu. Çok az sayıda beyaz futbolla ilgileniyor.
Ülkede gençlerin yetişebileceği altyapı sistemi çok zayıf. Radebe, okulların oyuncu yetiştirme konusunda geçmişten bile daha zayıf olduğunu söylüyor. Ülkenin ekonomik gelişmesi olan sahaların apartmanların altında kalması anlamına geliyor. Ulusal futbol federasyonu hala organize bir kurum olamamış durumda. Milli takımda İngiltere'de Mokoena ve Steven Pienaar'ın dışında uluslararası tecrübesi olan oyuncu yok. Yine de tüm ülke Dünya Kupası'nın keyfini yaşamaya hazır. Radebe, Bu kupa bizim ülke ve kıta olarak nereye geldiğimizi gösteriyor diyor.

"The New York Times"



Bookmark and Share

14.06.2010

DELOREAN


Delorean İspanya'dan çıkma synth-pop temelli müzik yapan bir grup. Onlarla tanışmamız geçtiğimiz yıl yayınladıkları ve içerisinde Deli, Seasun gibi kalibresi yüksek parçalar barındıran Ayrton Senna EP'leri ile olmuştu. İlk dinleyişte Cut Copy, Friendly Fires gibi isimleri hatırlatan tarzlarına kendimce progressive synthpop gibi bir isimlendirme yapmayı doğru buluyorum. Debut albümleri Subiza raflardaki yerini almışken, ilk single Stay Close videosu uzun zamandır nette dolaşıyor.

Delorean - Deli






Bookmark and Share

THE GOOD NATURED



Good Natured is about right: she sounds like what she is, a nice Home Counties girl, and although her voice keeps drifting towards mockney, you can hear the posh, plummy tones beneath. She's a techno Dido, a Lily Allen who's given in to depression, or a Kate Nash who wants to prove herself with serious clubbers. Rose has the pounding piano of a rave tune, but this is for playing after the lights have come on and the party is over.
"From the Guardian"

The Good Natured - Your Body Is A Machine






Bookmark and Share

12.06.2010

JAMAICA


Poney Poney projesinden tanıdığımız Fransız ikili Antoine ve Florent isimlerini değiştirerek Jamaica isimli yeni bir projeye yol almaya başladılar. Ed Banger plak şirketinin rüzgarını arkasına alan ikili ağustos ayında çıkacak olan "The Rise and Fall of JAMAICA "isimli albümleri için Justice ve Daft Punk gibi isimlerden tanıdığımız Xavier ve ses mühendisi Peter Franco ile çalışmışlar. Referanslar sağlam müzik indie, funky, danceability yani eğlendiriyor. Bu formülün tadını almak için 9. Kitsune toplamasında yer alan Short and Entertaining parçasına başvurulabilir.

Jamaica - Short And Entertaining






Bookmark and Share

YAKIN GEÇMİŞ # BUBBLEGUM LEMONADE



C86 İngiltere’de 80’li yılların ortasında cıkmış indie-pop akımına verilen isimdir. İsmini NME dergisinin 1986 yılının başlarında bir sayısıyla okurlarına hediye ettiği bir kasetten almıştır. Kaset 80’lerin ortalarında gitarlı müzik yapan 22 yeni grubun 22 parçasından oluşuyordu. Toplamada yer alanlar arasında en çiğ haliyle Primal Scream ve Wedding Present gibi daha sonraları indie müziği derinden etkileyen isimlerin yanında, McCarthy, Close Lobsters, The Mighty Lemon Drops, The Pastels gibi hakkettiği ilgiyi görememiş çok sağlam gruplarda bulunuyordu. Müzikal açıdan baktığımızda açıkçası toplamada yer alan gruplar arasında belirleyici bir sound yoktu. C86 sadece synthesizer ve sampler müziği kullanmayan gruplardan oluşan, 80’li yıllarda müzikte yaşanan elektronik ve sampling teknolojisine karşı gitarın etkinlini artırmak 80’ler çöplüğüne manifesto niteliğinde bir duruş sergilemek amacıyla ortaya çıkmıştı. Kimi müzik yazarlarına göre C86’yı bir akım olarak görmek tartışılır, kimilerine göre ise indie müziğin başlangıcı, bir kilometre taşı sayılır. Akımın ana hatları 60’ların popunun çocuksu halleri, 70’ler “do it yourself” punk estetiği, lo-fi ve twee-pop’a bağlılık olarak gösterilebilir. C86 akımının müzik piyasasına yaptığı diğer bir etki ise Heavenly, Sarah, Creation gibi plak şirketleri vasıtasıyla “shoegazer” akımının oluşmasına büyük bir destek sağlamış, bu sayede grunge müziğin ortaya çıkmasına kadar gitarlı müziğin tekrar yükselişe geçmesine neden olmuştur. Bubblegum Lemonade’nin özü itibariyle yıllar sonra C86 tadını veren en samimi grup olduğunu düşünüyorum. Glasgow çıkışlı Bubblegum Lemonade ismini müzik kariyerine The Mamas & The Papas grubuyla başlayıp, daha sonra tek tabanca devam eden Mama Cass Elliot’un 1969 tarihli solo albümü” Bubblegum, Lemonade & Something for Mama” dan esinlenerek almışlar. Birbirinden harika 4 parça içeren debut EP leri Ten Years Younger ve 2009 yılında ilk albüm Doubleplusgood yayınlandı. Kışın ortasında zamansız bir kentin dondurucu soğuklarında biraz güneş ışığına ihtiyaç duyduğunuz anda kendinizi Bubblegum Lemonade’nin naif ve güçlü melodileri arasına bırakıp kaybolabilirsiniz. Bu andan sonra kendinizi Smiths klibinde oynayan yeni yetme bir çocuk gibi hissederek varolmanın dayanılmaz acısıyla dinlemeye devam eder fakat yinede vazgeçemezsiniz. Bubblegum Lemonade dinlerken The Byrds’in hipnotik gitarlarını, Jesus and Marry Chain müziğinin derinliğini, The Velvet Underground’un çok boyutluluğunu, Belle and Sebastian’ın melankolikliğini, Felt’in kırılganlığını bir yerlerden hissedersiniz.

Bubblegum Lemonade - Ten Years Younger




Bookmark and Share

9.06.2010

WILD NOTHING - Chinatown


Wild Nothing (aka Jack Tatum) bizlere Cocteau Twins, Shop Assistants, The Cure, Slowdive gibi efsane isimlerim müziğinden izler taşıyarak lo-fi, dream pop, shoegaze etkileşimli harmonik tınılar sunuyor. Gemini ismini taşıyan debut albümün Captured Tracks etiketiyle yayınlanacağını hatırlatarak, Wild Nothing'in Neon Indian ile birlikte kısa bir Amerika turuna başladığını gereksiz bilgi olarak verelim.

Wild Nothing - Chinatown




Bookmark and Share

7.06.2010

SCISSOR SISTERS - Invisible Light


Bu yıl içerisinde yeni albümlerini çıkaracak isimler arasında yer alan Hisseli Harikalar Kumpanyası elemanlarından Scissor Sisters Night Work ismini verdikleri albümlerinden Invisible Light parçasını günyüzüne çıkardı. Çok büyük süprizlere yer vermeden elektroclash-disco kırması bir müzik ekseninde yollarına devam edecekleri anlaşılıyor bu parçadan. Kendi resmi sitelerinden dinlenebilen şarkının sözleri şu şekilde; Önce upuzun sonra kesik saçın vardı, Tenin buğdaysı boyun bir başak kadardı, İçini gıcıklardı bütün erkeklerin, Altın bileziklerle dolu bileklerin, Açılırdı rüzgarda kısa eteklerin, Açık saçık şarkılar söylerdin en fazla, Ne çapkın komşumuzdun sen Fahriye Abla. Yine albümde yer alacak yeni parçalardan Fire With Fire klibi için böyle buyrun.





Bookmark and Share

THE APPLESS IN STEREO - Dance Floor



Elephant 6 plak şirketinin demirbaş gruplarından biri olan The Apples In Stereo yeni albümleri Travellers in Space and Time'ı çıkardılar. Plak şirketinin diğer sanatçılarının da ruhuna sinen Neo-Psychedelia müzik yapma biçimi yeni Apples In Stereo albümünde de devam edecekmiş gözüküyor. Şeker tadındaki ilk single Dance Floor videosu yayınlandı ve dünyayı kurtaran küçük hobit Elijah Wood bu videoda rol kesiyor.

The Appless In Stereo - Dance Floor






Bookmark and Share

BBC SOUND OF 2010


BBC'nin düzenlediği ve adam olacak çocuk misali geleceğin yıldız adaylarının arandığı serinin 2010 galipleri belirlendi. Bu seneki adaylar Daisy Dares You, Delphic, Devlin, Everything Everything, Giggs, Gold Panda, Ellie Goulding, Hurts, Joy Orbison, Marina & The Diamonds, Owl City, Rox, Stornoway ve Two Door Cinema Club arasından ilk sırayı cilalı pop müziği ile Madonna'nın tahtına aday Ellie Goulding kazandı. Gönlümdeki aslanın Delphic olduğu yarışmanın ilk beşi şu şekilde.

Ellie Goulding
Marina And The Diamonds
Delphic
Hurts
The Drums




Bookmark and Share

BLUR - Fool's Day



Dile kolay 7 yıl gibi bir aradan sonra Blur'dan ses duymak bünyeyi heyecanlandırıyor. Ve bu yılların verdiği heyecan ile sıfat tamlamalarını ilkokul sıralarında bırakıp sadece bu anın keyfini sürmek lazım. Yeni parça Fool's Day Buradan dinlenebilir.

Blur - Fool's Day






Bookmark and Share

THE CLASH

Punk şayet bir koşuysa ilk yüz metresini Sex Pistols geri kalan dörtyüz metre engelli mesafeyide The Clash koşmuştur. 1977 punk kuşağında ortaya çıkan The Clash ismini gerillalar ve hükümet güçleri arasında vuku bulan çatışmaları anlatmak için 1970’li yıllarda kullanılan medya klişesinden almıştır. Clash punk’ı kuru sloganlardan kurtarıp, içini doldurarak bambaşka bir boyuta çekmiştir. Punk hareketinin dönemin sosyal ve ekonomik bunalımına karşı gösterdiği öfkeyi ve faşizme karşı verdiği mücadeleyi en etkin ve bilinçli yapan gruplarından biri olan Clash; politik yanını hiçbir zaman gizlememiş, dar kalıplarda bir punk-rock grubu olmadan punk’ın özüne sadık kalarak reggae ve funk esintilerini müziklerine ilave ederek yazdıkları parçalarda özgürlükçü ve isyankar felsefelerini yansıtmışlardır. Kimi çevreler Clash’ın Sex Pistols kadar enerjik olmadığını söyleseler de, karşı bir argüman olarak Sex Pistols’un Clash kadar çok boyutlu olmadığını, vurucu parçalarının tek sayılarda gezindiğini söyleyebiliriz. 

1979 yılında yayınlanan grubun üçüncü albümü London Calling bu çeşitliliğin her haliyle görülebileceği, ruhu ve bütünlüğü olan, kendi içerisinde tutarlı, güzel tınılarla süslü, hiçbir zaman yeniliğini ve başyapıt niteliğini kaybetmeyecek kusursuz bir albüm. Kapağında 1979 yılı Amerika turnesi esnasında Paul Simonon’un bas gitarını parçalamak üzere olduğu anın efsanevi fotoğrafının olduğu albüm, marş niteliğindeki London Calling ile açılıyor. Jimm jazz her zaman reggae ve blues gibi siyahi müzikleri sevmiş olan Clash’tan bizleri şaşırtmayan funky vokalli bir parça, hatefull ile tekrar punk sularına dönüş, basit akorlu Rudie Can’t Fail Clash’ın asi rock imajıyla örtüşen eğlenceli bir rock’n roll. Grubun kendine özgü pop müzik tanımlamasına şahit olduğumuz Spanish Bomb, Joe Strummer’ın vokal yeteneğini konuşturduğu albümün en hüzünlü parçası The card cheat, farklı esin kaynaklarının hipnotik bir nakaratta bir araya geldiği Lost in the Supermarket, oldukça funk esintili drum loop’lu bir parça olan Train in Vain dikkat çeken diğer parçalar. Kişisel fikrimce albümün en iyi parçası olduğunu düşündüğüm The Guns of Brixton sadece bir şarkı değil, kısa metrajlı bir film gibi; sinematoğrafik, karanlık ve esrarengiz. Kısaca albümün doruk noktalarından biri. 

Sonuç olarak London Calling basit bir punk çalışması olarak tanımlanmayacak kadar karmaşık, hisli, düzenli ve düzeyli bir albümdür. Kısa süren müzikal yaşantısına rağmen The Clash gerçekten birçok kişiyi etkilemiş büyük bir gruptu. Onların her zaman bu dünyanın gidişatına dair meseleleri vardı. Clash’ı bu kadar büyük yapan en büyük neden samimi birer insan olmaları ve gerçekten müzik yapmak konusundan çok istekli olmalarıydı beklide. Çok özel insanlar değillerdi Clash üyeleri, ne gitar virtüözü oldular, nede şiirsel şarkı sözü yazabildiler. Sadece bizim gibi sıradan insan olmak istediler, bu yüzden çok sevildiler ve kendimize yakın hissettik onları. The Clash dağıldıktan sonra grup üyeleri değişik projelerle müzikal yaşantılarına devam etmişlerdir. Ankara doğumlu Joe Strummer aramızdan ayrılana kadar “Joe Strummer and Mescaleros” projesi ile hayat felsefesi olan nihilizme karşı Marksizm tezini müziğine yansıtmaya devam etmiştir. Paul Simonon ise “The Good, The Bad and The Queen “projesi ile evrensel yolculuğuna devam etmektedir. 

Kapanışı Clash’tan politik bir mesajla yapalım; Clash diyorki; Gençlik sabit bir kategori değildir ve kuşaklar arası çatışma hükmetme sanatı için pek tehlikeli değildir. Hükmetme sanatı için asıl tehlikeli olan yönetenlerle yönetilenler arasındaki çatışmadır.





Bookmark and Share

THE PASS


Louisville Kentucky yöresinden yeni bir grup olan The Pass'ın felsefesinin 80'li yılların synthesizer pop anlayışını günümüzün gitar soundu ile birleştirerek dans edilebilir bir müzik yapmak olduğu söylenebilir. Independent music for music dependent people sloganıyla bağımsız ruhları bünyesinde toplayan sonaBLAST! Records etiketiyle 5 şarkılık ilk EP'lerinden yayınlanan ilk single Colors için çektikleri video aşağıdan izlenebilir. Debut albümlerinin devam eden yapım sürecinde Tokyo Police Club, Passion Pit, Harlem Shakes ve Walkmen gibi gruplarla çalışmış Alex Aldi'nin yer aldığını hatırlatalım.





Bookmark and Share

M.I.A - Born Free


Çikolata renkli kardeşimiz M.I.A yine ses getiren bir işe el attı diyebiliriz. Justice grubuna çekmiş olduğu arıza Stress videosundan hatırlayacağımız provokatör yönetmen Romain Gavras'ın (Kendisi usta yönetmen Costa Gavras'ın oğlu olur) çektiği video son yılların en antimilitarist işlerinden birisi olarak dikkat çekiyor. Karanlık soundu ve Suicide grubunun Ghost Rider parçasının sample olarak parçanın içine işleyen yapısıyla patlamaya hazır bir bomba gibi insanı diken üstünde tutmaya yetiyor Born Free parçası. Son söz ; İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi 1.madde derki "Bütün insanlar özgür, onur ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler, birbirlerine karşı kardeşlik anlayışıyla davranmalıdırlar." Mesele özünde çok basit aslında, sadece insan olmayı becerebilmek .





Bookmark and Share

INTERPOL - Lights


Takım elbiseli ağır abilerden nihayet yeni bir ses geldi. Yeni şarkı Lights kendi sitelerinden ücretsiz amme hizmeti olarak indirilebiliyor. İndir karşılığı yol, su , elektrik olarak sana geri dönsün. Peki şarkı nasıl derseniz; nedense hala o ilk albüm tadı yok Interpol semalarında. Birşeyler eksik ama ne bilemiyorum.







Bookmark and Share

4.06.2010

CEO – Come With Me


İsveç'li The Tough Allience projesinden tanıdığımız Eric Berglund bu sefer kafasına göre takılmayı tercih etmiş. 29 Haziranda yayınlanacak White Magic isimli albümden görücüye çıkan ilk parça Come With Me. Özünde The Tough Allience projesinden çok fazla farklı olmadığı anlaşılan indie, electro-pop ekseninde gezinen bir parça.





Bookmark and Share

STARS - Fixed



Kanadalı indie, dream-pop efsanesi Stars 22 Haziranda çıkaracakları The Five Ghosts isimli yeni albümlerinden ilk single olarak Fixed parçasını yayınladılar. 80'li yıllardan kalma new wave ve retro dokunuşları ile çekici bir parçaya dönüşen Fixed grubun eski parçalarından Ageless Beauty anımsatıyor ilk dinleyişte.





Bookmark and Share

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...