20.12.2017

The Godfather of Turkish Punk


Türkiye’nin kültürel iklimi ve müziği içerisinde eritebilme yeteneği zaman zaman bizim için alabildiğine mutluluk verici süprizlere gebe olabilir. Yeni yetme bir rockçının Cem Karaca’nın da rockçı olduğuna delalet eden bir iki plağı dinlediği ve Erkin Koray’ın yaptığı şeyin arabesk mi yoksa rock mı olduğunu kendi kodlarıyla çözmeye çalıştığı bir evrede “abi üzerinde punk rock” yazan bir 45’lik buldum” şeklinde bir ifade karşısında vereceği tepkilerin aynısını 90’ların ilk yarısında ben de göstermiştim.

Kulağıma ilk çalınanlar o meşhur “Dişi Denen Canlı”-“Mesela mesele” adlı 45’lik plağın kasete çekilmiş haliydi. Gayet funky bulduğum ve sözleri itibariyle (özellikle “böyle güzele bakmak ayıp değil der eskiler” bölümünde) Türkiye’li kavrayışın keyfine vardığım bu şarkının, hemen akabinde punk rock sınıflandırmasına daha yakın duran “Mesela Mesele”yi dinledim ve bu ülkenin geçmişine olan inancımın geleceğine karşı olanından çok daha fazla olduğu bir döneme adımımı attım.

Bu ilk 45’lik özellikle 1989 yılında çıkan Bulutsuzluk Özlemi’nin Uçtu Uçtu albümü (ki albümün çıkış sloganı "Türkiye’de Rock Vardır" idi) ile ülkemiz müzikseverlerinin hayal gücüne vurulmuş ketin bireysel maceram bazında kaldırılmasına yardımcı olması bakımından da hayatımda müstesna bir yere sahip oldu. Gençliğini 90’larda yaşamış ve 2000’lerde de yaşamaya devam etme niyetinde olan ben ve kuşağımın şaşkınlıkla dolu girizgahından biraz uzaklaşıp şöyle bir Çığrışım’ın seyir defterini karıştırırsak kuşaklar arasındaki kopuşun ve Tünay Akdeniz’in müzik icrası yoluyla olmasa da Türkiye’deki rockçı taifesinin yaşamında “abi rockçı” olarak üstlendiği işlevi görme imkanı olacaktır.

Müziğin grup ile icrasının kollektif bir emeğin ürünü olduğu önkabulüne sahip olmakla birlikte Çığrışım’ın yaşam çizgisinin bütününe bakıldığında bir grup kimliğinden ziyade Tünay Akdeniz’in dönüşümüyle birlikte kadro ve sound açısından farklılaşmalara uğramış bir mütemmim cüz görmekteyiz. 1967 yılında Karabük Sanat Enstitüsü ekibinde davulcu olarak Milliyet Liseler Arası Müzik yarışmasına katılan Akdeniz, 1968 yılında üniversite öğrenimi için İstanbul’a gelir ve 1970 yılında Çığrışım Folk 4’lüsü grubunu kurar. Grubun ilk kadrosunda Tünay Akdeniz 12 telli gitar ve saz çalıp vokal yaparken, Mithat Coşkun, 12 telli gitar, vokal, saz, flüt; Şinasi Bakıcı:kaşık; Mehmet Gün ise tumba çalıyordu.1970 yılında Coşkun Plak etiketiyle yayınlanan ilk 45’likte “Yaklaş Yaklaş” (vokal: Mithat Coşkun) - Çığrı Oyun Havası (enst) - Karsa Giderim Karsa (vokal:Mithat Coşkun) - Karpuz Kestim Yiyen Yok (vokal: Tünay Akdeniz) şarkıları yer almaktaydı. Kadronun kullandıkları enstrümanlardan da anlaşılacağı üzerine grup dönemin Dönüşüm, Türeyiş, Ajlan ve 3 Ozan gibi Anadolu Pop’un folka yakın duran kesitinde yer alıyordu.


Bu kadro bir süre sonra dağılır ve yerini Atilla Ceyhan ve Çığrışım Folk adlı gruba bırakır. Söz konusu grup aslen Atilla Ceyhan (gitar ve vokal) ve Tünay Akdeniz'in (davul) ortak projesi durumundadır. Nitekim plaklarda da bu ikiliye stüdyo müzisyenleri eşlik etmiştir. Ritm 68’den Rıza Silahlıpoda orgda, aynı orkestradan Talat Kurter bassta ve Celal Kara flütte yer almış. Bu ekip 1972 yılı içerisinde “Dadduk-Karacaoğlan 9/8” adında bir 45’lik plak yapar. Dadduk (Tatlı), Tünay Akdeniz’in bir bestesiyken Karacaoğlan 9/8 tuhaf bir biçimde Karacaoğlan sözlerinin monte edildiği bir Yunan bestesidir. Tıpkı Bang Bang’in Cem Karaca yorumu olan Bir Anadolu Hikayesi, James Last vari bir Bach üzerine Halit Kakınç’ın söylediği Mevlana 75 gibi....

1972 yılındaki bu plak denemesinden sonra uzun 1975 yılına kadar Tünay Akdeniz ismi pek duyulmaz.1975 yılına kadar uzanan bu süre içerisinde Led Zeppelin ve Slade başta olmak üzere rock’ın muhtelif kanalları üzerinde irdelemelerde bulunur ve gerçek anlamda ilk Tünay Akdeniz 45’liği ortaya çıkar: SALAK. Hey dergisinde argoyu müzikte kullanan Slade’in izinden giden bir grup olarak tanıtılır artık üzerinde folk ibaresi olmayan Çığrışım.

Bu yeni Çığrışım Tünay Akdeniz’le birlikte Kenan Yavuz’un ortak projesi görünümündedir. Her şarkının sözlerin haricinde birer vecize de plağın kapağını süslemektedir. Örneğin SALAK için: “İhtiyar salaklar da vardır, genç salaklar da. İhtiyarlar yalnız biraz daha AKILLIDIR.” vecizesine yer verilmiştir. Grup, o dönem için müziğinin yanısıra sözleriyle de aradan sıyrılan bir duruşu temsil etmektedir. Nitekim dönem, Anadolu Pop devrinin tamamen kapanıp, kentsoylu şarkıların üretilmeye ve sokak müziğinin ilk tuğlalarının yerine konmaya başlandığı bir zamandır.

Akdeniz ve Yavuz, Bülent Ortaçgil’in “Benimle Oynar mısın” uzunçalarını yaptığı, şarkı yazarlarının “Edalı pullu gelin” haricinde kelam etmelerinin gerekliliğine vardıkları, daha doğrusu şarkı yazarı olma yoluna gittikleri bir dönemde manifesto gibi bir 45’lik yapmışlardı. Bu bağlamda, hem SALAK, hem de Aşkın Tarifi’nde argonun rahat kullanımı ve ülkemizde Bunalımlar’dan o zamana dek kimsenin cesaret edemediği “kötü çocuk” misyonunun sahiplenilmesine şahit oluyoruz. Öte yandan bu duruş ortaya konulan sanat ürünü bazında kendini gösterirken, grubun sahne performansı alanında aynı iddiayı devam ettirmediği, daha doğrusu dönemin basınında konser bazında kendilerinden bahsettirmediklerini görüyoruz.

Kent Plak’tan Nazmi Şenel prodüksiyonuyla yayınlanan bu 45’liği, yine aynı şirketten çıkan “Eskidenmiş – Niçin Seni Seviyorum” adlı bir başka plak izler. Bu plakta davul, vokal ve ritm gitarda Tünay Akdeniz, solo gitarda Kenan Yavuz, bassta Bülent Dokur Grup Çığrışım’ın kadrosunu oluşturmaktadır. İnsani değerlerin erozyonundan dem vuran bir protest çalışma olan “Eskidenmiş”i bir rockn’roll standartı üzerine yazılmış Türkçe sözlerden oluşan “Niçin Seni Seviyorum” izler. Kent plak dönemi kapandığında, Grup Çığrışım, Tünay Akdeniz ve Çığrışım adını alarak, grubun bağımsız firması “Pardon” çatısında grubun son ve en çok ses getiren 45’liğini 1978 yılında yaparlar. “Dişi Denen Canlı - Mesela Mesele”... Plağın kapağında PUNK-ROCK yazısı, grubun daha önce Erkin Koray’ın konser bazında işlediği (Fitaş Hard Rock konseri-1974) ekol vurgusunun ilk kez bir plak üzerinde yer alması bakımından alışılmamış bir dışavurumdur.

Tünay Akdeniz ve Çığrışım “Dişi Denen Canlı”nın sexist sözleriyle beylik teenager formlarına tutunurken, bir yandan da dönemin politize ortamının dışında eğlenmesini bilen bir grup olabilmenin tadını çıkarıyorlardı. O dönemde gayet politik bir duruşu temsil eden özellikle Clash gibi sol eğilimli grupların temsilciliğini üstlendiği punk rockın ülkemizde kendini ifade ettiği sözlerin batıdakinden farklı boyutlarda kendini üretmesinin arkasında Asya tipi sol kültür üretiminin olduğu pekala söylenebilir. Böyle bir ortamda diskoteklerle pek ilgisi olmayan bir türün şarkısı her halde zıddıyla kaim olabilmek için,

"Bir de diskotekte gör bak,
Böyle bir güzele bakmak,
Ayıp değil der eskiler."


gibi sözlerle Türkiye deneyimini yaşayabiliyordu. Öte yandan, Hakkı Bulut’un bile politize olduğu bir dönemde görünüşte gayet zararsız olan şarkılarının sözleri, TRT tarafından “basit olduğu” savıyla denetimden geçmez. Bunun üzerine Tünay Akdeniz, Uğur Değirmenci’nin (Dişi Denen Canlı) ve kendi şarkı sözlerinin (Mesela Mesele) arkasında durarak TRT’yi Danıştay’da dava eden ilk sanatçı olur. Ancak askerlik gelir ve müzisyen onurunu ortaya koyduğu mücadelesine devam etmeye fırsat bulamadan sivil platformdan uzaklaştırılır.


Askerlikten döndüğünde ise artık müzisyen olarak faal olmamakla birlikte, gençlere Led Zeppelin, Queen, Status Quo ve giderek Metallica, Anthrax, Iron Maiden albümlerini kasete çeken rockçı ağabey konumundadır. Önceleri Üsküdar’daki dükkanında, daha sonra Karabük’teki evinde kaset kaydı yaparak gençlerle heyecan alışverişini kesmez ve 80’lerde yaşanan bellek kopuşunun keskinleşmesini bir ölçüde önleyen köprü simalardan biri olur.

Aynı yıllarda gençliğini yaşamış pek çok insandan farklı olduğunu 1987 gibi gereksiz bir senede yeni doğmuş olan kızı Beste Banu’ya yanılmıyorsam Iron Maiden T-Shirtü giydirip çektiği fotoğrafını Hey Dergisine göndererek ölüme ve çürümeye yüzünü dönmüş olan Türkiye’li ortalamanın dışında bir yol çizdiğini deklare eder.

Bugünün Tünay Akdeniz’i evli, 2 çocuk babası, Safranbolu’da gitar çalıp oldies tarzı şarkılar söyleyen, emekli ve 1978’den bu yana birikmiş bestelerini CD yapma gibi hayati özlemleri olan yeniyetme bir ağabey. Zayıf hafızalı zihinlere bu kez kendini internet üzerinde muhtelif forum sayfalarına bırakılmış mesajlarıyla yeniden hatırlatıyor.
Plaktan olsun, korsan CD veya kaset kaydı üzerinden olsun şu zamanlar Tünay Akdeniz’i dinlemek ve onun sergüzeşti özelinde yapmak isteyip de yapamadığımız herşeyi hatırlamak için bulunmaz fırsatlar ihtiva ediyor. Dinleyin keza o sizi de anlatıyor.

"Münir Tireli"

Ve sonunda Türkiye’nin ilk punk sanatçısı olarak görülen Tünay Akdeniz’in 70’li yıllarda yaptığı kayıtlardan oluşan "The Godfather of Turkish Punk" isimli albüm, Ironhand Records etiketiyle raflardaki yerini aldı.

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...