14.08.2014

Von Südenfed


70 yılların sonlarında punk’la başlayan ve post-punk akımına dönen o nefes kesen yılların en önemli şahitlerinden biriydi The Fall grubunun beyni arıza kişilik Mark E. Smith.

Hatıralara dönersek; Ada çoğrafyasında birşeyler değişiyor insanlar artık sadece bir nesne değil tarihin öznesi olma taleplerini dile getirmeye başlamış, punk denen müzikal akım Sex Pistols katalizörlüğünde patlamaya hazırlanıyordu. Mark E. Smith hipplerden nefret ederek yaşananları bir köşeden sessizce izleyerek tarihe şahitlik ediyordu. George Best en güzel gollerini saha içinde ve dışında atmış kariyerinin sonlarına gelmekteydi; The Wedding Present onun ismiyle tabiri yerindeyse indie müziği yeniden yorumlayan beton gibi bir albüm yapmıştı.

Morrissey kraliçeyle yaşadığı karşılıksız aşkın doruklarında sakıncalı şarkı sözleri yazmaya devam ediyordu. Tony Wilson Factory Records’ı kurup müzik tarihini kökten etkileyecek bir sound'un peşindeyken Mark E. Smith yine oralardaydı. Ian Curtis yeter artık benden bu kadar diyerek ilmeği boynuna geçirdiğinde, Hacienda’de dönemin yakıtı kimyasallarla en hızlı partiler verilirken, Stone Roses gelmiş geçmiş en güzel debut albümlerden birini yayınlarken, Mark E.Smith Haciende’nin kapısında etrafı seyrederek, sigarasını içiyor ve Charles Bukowski’nin

“Bir insanı sevmek mümkün mü sence?/iyi tanımadığınız biri ise belki/ben insanları pencereden seyretmeyi severim”

dizelerini kendi kendine tekrar ediyordu.

Evet Mark E. Smith müzik tarihinde bir eşi bulunmayacak ender karakterlerden bir tanesi. Mouse On Mars ise Jan St. Werner ve Anni Toma'dan oluşan müzikal anlamda trans, tekno, ambiant sularında yüzen ve kendilerine özgü bir dans estetiği yaratmış bir ikili. Tıpkı Smith'in karakteri gibi onların müziklerine de öfkeli ve asi diyebiliriz.


Aslında tamamen birbirine zıt müzik yapan bu ekip bir konser sonrası buluşmuşlar ve 2004 yılında Mouse On Mars'ın plak şirketi olan Sonig'den Wipe That Sound isimli bir single yayınlamışlar. Ortaya Mark E. Smiths'in kendine özgü bıkkın ve kayıtsız vokali eşliğinde ne tam bir The Fall ne de Mouse On Mars sularında yüzen değişik bir çalışma çıkmıştı. Daha sonra Mouse On Mars'ın Düsseldof'daki stüdyolarında çalışmalarına devam eden üçlü Von Südenfed ismiyle bir albüm sürecine girerler. Parlak işlere imza atan Domino Records'un bu çalışmanın farkına varması "Tromatic Reflexxions" albümüne giden süreci başlatmış oldu.

2007 yılında yayınlanan Tromatic Reflexxions çok başarılı bir sentez albümü olması bakımından dikkat çekiyor. Dönem itibariyle sonradan patlama yapacak elektro-punk furyasına adeta mesihlik yapıyor. Hatta son yılların en gözde müzik türlerinden dubstep bile bu albümden bir takım izler taşıyor dersek yanlış bir önermede bulunmayız. Özellikle Gümbür gümbür davulları, oynak synthesizerlerı, Mouse On Mars'ın kendine özgü elektronikası ve Mark E. Smiths'in eşsiz vokali ile That Sound Wiped parçasına ayrı bir dikkat.


Von Südenfed - That Sound Wiped

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...