9.07.2013

Xavier Dolan sineması


1989 doğumlu Xavier Dolan, henüz 20 yaşında ilk filmi "Annemi Öldümdüm"le kendine özgü bir sinema dili olduğunu ispat etmiş ve insanları şaşkına çevirmişti. Çünkü bu genç Kanadalı'nın sinema dili yaşı ile oranlanınca alışılmışın dışındaydı. Cannes festivalinde ödül alan 2010 tarihli Les Amours Imaginaires, Xavier Dolan'ın kendisinin canlandırdığı Francis adında bir gay ile Monia Chokri'nin canlandırdığı Marie adında iki yakın arkadaşın, Nicolas adında yeni tanıştıkları bir adama aşık olma öyküsünü anlatıyordu. Çok net bir mesaj verme kaygısı içermeyen filmin temel referans noktası insani bir duygu ve ihtiyaç olan aşk kavramını iki farklı insanın görüş açısından irdelemekti.


Dolan'ın son filmi 2012 tarihli Laurence Anyways, 169 dakikalık uzun bir süreye rağmen tutku denen kavramın acıklı bir tarifini yapan ve Dolan'ın kendine özgü sinema anlayışının gittikçe daha keskinleşmeye başladığını ispat eden bir film. Otuzuncu yaş gününde hayat arkadaşı Fred'e içinde bir kadın yattığını ve içinden gelen dürtülere engel olamadığını söyleyen Laurence'ın hikayesini izliyoruz bu filmde. Laurence'ın asıl kimliğini yaşamak istemesi ve bunun için verdiği mücadele Dolan'ın mizanselleri ve kendine özgü anlatım tekniği arasında akıp gidiyor. Aşkın beden ve toplum dinleyemeyen ruha sıkışmış haline bu genç yönetmenin gözünden aykırı bir bakış. Bu filmle ilgili tek eleştirim insanı boğan uzun süresi. Şayet Dolan filmi normal bir sürede bitirmiş olsaydı, vurucu etkisi daha kalıcı olurdu diye düşünüyorum.


Xavier Dolan'ın en güçlü yönlerinden biri tanesi bütün filmlerinde özenle seçmiş olduğu müzikler. Hani bazı müzikler için film yapılır. Mesela benim gözümde 'Drive' filminin önce müzikleri seçilmiş, sonra bu şarkılar üzerine film yapılmıştır. Dolan filmlerinde de tıpkı bu tadı alıyorum. Örneğin, Les Amours Imaginaires filminde slow motion seanslar eşliğinde kulakların pasını alan Bang Bang, yine aynı filmde Pass This On şarkısının çaldığı sahne, yine Laurence Anyways'de  Fade To Grey'in eşlik ettiği o müthiş anlar unutulacak gibi değil.

Sonuç olarak eşcinsel sinemanın alışılmış kalıpları kullanması kadar, kendine özgü geliştirdiği sinema dili de Dolan'ı şimdiden Pedro Almodovar'ın varisi yapıyor.

The Knife - Pass This On



0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...