Dün 11 Temmuz'du. Postalların ezdiği topraklarda barut kokusunun hala çok keskin olduğu bir ülkede yaşanan Soykırım'ın o acı tarihi. Bosna savaşı yılları, Birleşmiş (Aslında hiç birleşememiş) Milletler bünyesinde görevli Hollanda'lı askerler Srebrenitza'yı güvenli bölge ilan etmişler ve Boşnak'lardan silahlarını teslim etmelerini istemişlerdir. Daha sonra şehri kuşatma altına alan general ratko mladic (özellikle küçük harflerle yazıyorum) kasabı komutasındaki sırplar ağır silahlarla şehri kuşatma altına almışlar. Bu durumda silahlarını geri isteyen Boşnak'lara Hollanda'lı askerler red cevabı vermiş ve 11 Temmuz 1995 tarihinde en küçüğü 12, en büyüğü 81 yaşında 12 bin silahsız Boşnak Avrupa'nın göbeğinde sırplar tarafından katledildi.
İlginçtir ki o bölgelerde dolaşırken anlatılanlara göre, o katliyamda çocuklarını kaybeden anneler dikdik ayakta yıkılmadan dururken, çocuklarının cesetleri toplu mezarlardan çıkarılıp DNA testi ile kimlikleri tespit edilip ailelerine bildirildikten sonra o yaslı anneler tek tek hayata gözlerini yummuşlar. Hayatın paradoksu olsa gerek o katliama göz yuman Hollanda'lı askerlere şeref madalyası verilmesi bile düşünülmüş zamanında.
Medeniyetin doruk noktası olduğunu iddaa eden bir çoğrafyada yaşanan bu soykırım aslında medeniyet, hümanizm gibi kavramların aslında koca bir palavradan ibaret olduğunu gösterdi. Irkçılığın, faşizmin tavan yaptığı, postal yalamanın ibadet sayıldığı bir dünyada inadına umut demek bazen çok mu hayalperestlik oluyor acaba?
İlginçtir ki o bölgelerde dolaşırken anlatılanlara göre, o katliyamda çocuklarını kaybeden anneler dikdik ayakta yıkılmadan dururken, çocuklarının cesetleri toplu mezarlardan çıkarılıp DNA testi ile kimlikleri tespit edilip ailelerine bildirildikten sonra o yaslı anneler tek tek hayata gözlerini yummuşlar. Hayatın paradoksu olsa gerek o katliama göz yuman Hollanda'lı askerlere şeref madalyası verilmesi bile düşünülmüş zamanında.
Medeniyetin doruk noktası olduğunu iddaa eden bir çoğrafyada yaşanan bu soykırım aslında medeniyet, hümanizm gibi kavramların aslında koca bir palavradan ibaret olduğunu gösterdi. Irkçılığın, faşizmin tavan yaptığı, postal yalamanın ibadet sayıldığı bir dünyada inadına umut demek bazen çok mu hayalperestlik oluyor acaba?
The Beta Band – Dry The Rain (live)
0 yorum:
Yorum Gönder