6.08.2013

İlkbahar, Yaz, Sonbahar, Kış ve İlkbahar




"Çiçeklerimizi koparabilirsiniz ama baharın gelişini engelleyemezsiniz…"

2003 yapımı Kim Ki-duk imzalı İlkbahar Yaz Sonbahar Kış ve İlkbahar, zaman ve mekan döngüsü etrafında varoluşsal bir film. Bir keşiş ve çırağının rutin hikayesi gibi gözüken film, zıtlıklar dünyasında yaşamın her evresine odaklanan ılık bir rüzgar. Su üzerinde yüzen bir evin her mevsime açılan kapısı.

Bu kapının ardında yaşayan keşişin ve çırağının ne zamandır orada olduğunu bilemeyiz. Film süresince onların hangi zamanda yaşadığını sorgulama gereğini duymayız. Çünkü yönetmenin tüm yalınlığı ile sunduğu sadece doğanın kendidir. Asırlardır kendine has bir döngüyle devam eden yaşamın ta kendisi. 


Her mevsim usta, çırağa hayat dersleri vermeye devam eder. Her insanı zayıflık aslında hayata dair bir derstir. Bu yüzen çırağın hayvanlara yapmış olduğu zulmü, anlamsız bir kabullenişle izleriz. Biliriz ki bu anlamlı doğa dengesinin içinde tek dengeyi bozan varlık insandır. Tüm savaşların, yokoluşların, günahların arkasında bu  kusursuz görünen zayıf varlık vardır. Film boyunca ardı sıra gelen mevsimlerle birlikte çırağın yaşamını etkileyen olaylara tanıklık ederiz. Özellikle yaz mevsiminde tapınağa misafir hasta olarak gelen genç kız, çırağın dünyasını değiştirecek ve bu dünyada en garip duygulardan biri olan arzuya tanıklık edeceğiz. Şehvet denen arzu nesnesinin insanda nasıl bir dönüşüme neden olduğunu görüyoruz. Tıpkı Adem ile Havva yani yasak meyve olayı. 


Kış mevsimi ise, bir anlamda yaşamın donmuşluğuna tanıklık eder. Kış yaşlılığı temsil eder, yani ölümü. Tüm yaşamların ve yolculukların son bulduğu yer. Çırağın hayatındaki geçişlerle finale bağlanan film özet olarak içinden çıkılamayan o kısır döngüyü anlatır. Hayat dediğimiz büyülü gerçeklik sonuç itibariyle ölümle son bulan bir kısır döngü değil midir? Kim Ki-duk’un bu filmde anlatmak istediği tüm mesele bu aslında.

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...