'Süper Kahraman’ olmak zor bir iştir. Çünkü süper kahramanlar: sürekli
kötülerle savaşırlar. Geceleri gündüzleri yoktur. Yakışıklıdır,
erotiktir, milliyetçidir, kozmik güçlere sahiptir, daima uğrunda öleceği
bir kadın ve uğruna ölecek birçok kadın vardır. Yoksulların, yardıma
muhtaçların yanındadır, her an her yere gidebilir, her an her yerde o
anılır, mutlaka onu anan birileri vardır. İnsan üstü güçleri sayesinde
dünyayı yok edebilir, normal bir insan gibi değildir, herkes onun gibi
olmak ister. Bu nedenle, gücünün getirdiği sorumluluğun farkındadır,
‘kontrolsüz güç güç değildir’ felsefesinin ne olduğunu bilir.
Anlayacağınız ‘Süper Kahraman’ olmak dünyanın en zor işlerinden
birisidir.
Peki bundan daha zor olanı nedir biliyor musunuz? Batman olmak. Batman
bir macerasında Süperman’e gönderme yaparak şöyle der: “Özünde, Clark
Kent iyi bir insan, ama ben değilim.” İşte Batman’i diğer süper
kahramanlarından ayıran özellik bu. Çünkü bildiğimiz tüm süper
kahramanların aksine onun hiçbir zaman süper güçleri olmadı. Uçmak,
uzaya yol almak, görünmez olmak, tonlarca ağırlığı bir hamlede kaldırmak
ona bahşedilmedi. Batman kimi zaman kötüler kadar, kendi iç
hesaplaşmalarıyla boğuşmak zorunda kaldı. O yüzden hep insanlara yakın
bir kahramandı, hatta hiçbir zaman ‘kahraman’ olma iddasında bulunmadı.
Zaten Batman’i yaratan çizer Bob Kane ve yazar Bill Finger, onu çok iyi
bir dedektif olarak tanımlamışlardı.
Sinemaya aktarılan diğer süper kahramanları hiç düşündünüz mü? Abartılı
güçler, rengarenk taytlar, kendileri için ölecek kadınlar, çocuksu
tavırlar, suratlarında daima mutlu bir gülümseme. Fakat Batman öyle
değildi. O her daim karanlık, hafif melankolik, karadenizde gemileri
batmış bir ruh hali ile içine kapanık bir karakter olarak hep başka bir
boyutta durdu. Bir anlamda 1930’larda yaratılmış olsa da, günümüzün
yabancılaşmış modern insanına en yakın karakter oldu. Bilinçaltında
yatan deliliğiyle genelde çocukların değil, belli bir yaşın üstündeki
insanların kahramanı olmayı tercih etti.
Batman tarihine bakarsak aslında Batman’in yaratılış sebebi, Superman’in
halk tarafından gördüğü büyük ilgiydi. Yazar Bill Finger ve çizer Bob
Kane Batman’i yarattıklarında takvimler 1938 yılını gösteriyordu. Bu
ikili Batman karakterini oluştururken “The Mark Of Zorro” (1920) ve “The
Bat Whispers” (1930) filmlerinden ve Doc Savage, The Shadow ve
bildiğimiz Sherlock Holmes gibi edebiyat eserlerinden ilham almışlardı.
Batman’in ilk kez bir çizgi-roman kararkeri olarak okuyucuyla buluşması
1939’dur. Tek başına bir dergi olarak yayınlanması ise 1940. Batman’in
azılı düşmanı, kötülerin kötüsü Joker yine bu yılda hikayeye dahil olur.
Yine bu yılda Batman’in genç yoldaşı Robin hikayeye girer. Editörlerin
amacı, Robin sayesinde daha genç okuyucuları kazanmaktır ve bunda da
başarılı olurlar. Bu süreçte satışlar ikiye katlanır. Sonraki yıllarda
ikilinin ‘gay’ olduklarına dair sayısız iddia ortaya atılır. Fakat bu
konu hakkında herhangi bir resmi açıklama yapılmaz. Hatta bu iddia ve
Batman’in gay’liği teşvik ettiği açıklamaları, çizgi-romana Bat-Girl ve
Batwoman gibi karakterlerin dahil edilmesine neden olur. Sonraki süreçte
1966 yılında Batman televizyon dizisi olarak ekranlarda gösterilmeye
başlar. Zamanla eski popüleritesini yitiren Batman 1986 yılında bir
çizgi-roman efsanesi Frank Miller tarafından tekrar görkemli günlerine
döndürülür. Takvim yaprakları 1989 yılını gösterdiğinde Batman, Tim
Burton tarafından ilk kez sinemaya aktarılır ve Batman’in bir daha hiç
sönmeyen şöhreti bugünlere kadar gelir.
Ve elbette Batman diyince Gotham’ı unutmak olmaz. Batman’in ruhu ile
özdeşleşmiş karanlık, gotik ve her daim cehennemin kıyısında yaşayan
şehir. Bu nedenle Gotham taşıdığı o tarifsiz atmosfer ile her zaman
hikaye kadar ilgi çekici olmuştur. Gotham kirli, boğazına kadar pisliğe
batmış, mutsuz insanların yaşadığı, suçun kol gezdiği ve güneşin çok az
görüldüğü karanlık bir şehirdir. Hikayeye göre şehir, 1635 yılında
Norveçliler tarafından kuruluyor ve ardından İngiliz kolonileri
tarafından ele geçiriliyor. Amerikan İç Savaşı sırasında şehir
çevresinde büyük çatışmalar yaşanıyor. Hikayenin yaratıcıları Gotham’ın
çoğrafi yapısını New York’dan esinlenerek çizdiklerini belirtmişler. Bu
nedenler Gotham denice akla ilk olarak o eşsiz mimarisi ve yüksek
binalar gelir. Aslında Gotham üzerinden modern sandığımız yaşamın ve
kapitalizmin bir eleştirisi yapılmaktadır. Fakat ironik bir şekilde
günümüzde bütün büyük şehirler giderek Gotham’a benzemektedir.
Sözün özü, Batman olmak süper kahraman olmasının ötesinde bir kavram. Bu
nedenle, Batman içimizden biri; Bombacı Mülayim, Rambo, Dünyayı
Kurtaran Adam, Tarkan, Battal Gazi misali bir halk çocuğu. Yani kahveden
kavgaya adam toplarken en ön sıradan kombine bileti olanlardan biri. Bu
Gotham’lı yiğit ekmeğimizi çalanlarla polemiğe girmekten korkmayan bir
delikanlı. O yüzden Batman asla ölmez Gotham bölünmez.
College feat. Electric Youth - A Real Hero
The Stranglers - No More Heroes
0 yorum:
Yorum Gönder