26.02.2014

Çok Güzelsin, Gitme Dur


Sizce mutluluk nedir?" diye soran bir anketi on beş yıl önce şöyle yanıtlamışım: Mutluluk insanın içini ısıtan, ışıklandıran bir şeydir. Kanının iyi dolaştığını, kalbinin gümbür gümbür attığını, yoğun olarak yaşadığını hissettiren şeydir. Mesela bir temmuz öğlesi dalgalanan başak tarlası, yağmurlardan sonra taze çimenlerin kokusu, üstünde çiğ damlası ile sabaha bakan bir gonca. Mutluluk desti kokan bir bardak sudur. Bir kadının güneşten yanmış kolundaki altın sarısı ayva tüyleri... Sonra gök kubbe, yıldızlar, sahilin hışırtısı. Bir çocuğun sevinci, bir yaşlının gülüşü. Mutluluk mesela özgürlüktür. Özlü bir Şey okuyup yüce insanlarla bir ortaklık kurmaktır. Mesela gelişmektir, oluşmaktır, sevişmektir. Ağır, ağır bir dağa tırmanıp yükseldikçe bir zamanlar bir şey sanılmış tepeciklerin arkasındaki boşluğu farketmektir. Daha ne diyeyim, mutluluk gecenin ucundaki ilk maviliği, bir vapur güvertesinden seyretmektir. Mutluluk Bach dinleyebilmektir.

Belki ayni soru bugün bana yöneltilse yanıtım aynı olmayacaktı. O çağımda mutlu olmak için demek, bazı gerekçeler gerekli imiş. Çamurlu bir yolda taştan taşa atlayarak giden bir yolcu gibi, böyle mutluluk adacıklarına bel bağlamışım. Şimdi artık olgun yaşta, yol oldukça kısalınca insan bulduğunla yetinmek, mihneti kendine zevk edinmek, her şeyden iyi kötü bir mutluluk ya da mutluluk ersatzı çıkarmak hünerine yaklaşıyor.


Ve anlıyor ki mutlu olmak mutluluğa elverişli ruhsal durum sahibi olmaktan başka bir şey değildir. Bu eğilim istenince edinilebilir. Bu eğilimi bir kere yerleştirince her şeyin bir mutluluk yanını mıknatıs gibi bulup çıkarırsınız. Bu çeşit bir mutluluğa açık ruhsal durum benimsenince mutluluk sürekli olur. Belki iddialı değil alçakgönüllü her fırsat bile böyle bir zeminde hemen yeşerir. Aslında en arı mutluluk hiç bir dış neden yokken duyulan mutluluktur. Böyle bir mutluluk, insanın hücrelerine sinen güftesiz bir şarkıya benzer. Ama yine de eksiktir...

Mutluluk önerileri içinde galiba en iyi reçeteyi yazan Goethe olmuş, hep bilirsiniz. Mephisto ile bahse tutuşan Faust, şeytanın bütün tuzaklarına karşı koymayı bilmiştir. Sırasıyla bilimin, şehvetin, güzelliğin, egemenliğin verebileceği zevkleri ölçüsüz bir şekilde tanımış ama hiç birine "çok güzelsin gitme dur" dememekte direnmiş olan Faust, yaşamının sonunda, oluşmasının son doruğunda, insan sevgisinde karar kılmıştır. Bireysel mutlulukların hepsine sırt çevirebilmesine karşın, özverici mutluluk karşısında kendini tatmin eden biricik mutluluğu bulup, "çok güzelsin gitme dur" diye haykırmaktan kendini alamamıştır. Söz konusu an bir bataklığın kurutulmasına, böylece milyonlarca insanın sağlıkları için, hür ve faal yaşamaları için yeni alanlar kazandırma işine önayak olduğu andır. Kendini topluma adadığı ve bunun için somut bir eyleme geçtiği andır...

"5 Mart 1978 Haldun Taner, Milliyet Gazetesi.”

The Bee Gees - I Started a Joke

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...