16.05.2012

Bir adam, iki kadın, ölüm ve müzik


İçinde iki ölü kadın ve sevdiği iki kadını da bir şekilde ‘öldürmüş’ bir garip adamın’ olduğu, çok iç parçalayan bir hikaye Noir Desir grubunun solisti Bertrand Cantat‘ın trajedisi. Litvanya’nın Vilnius kentinde yapış yapış bir yaz gecesi, bir otel odası, 26 Temmuz 2003’ün gece yarısı. Cantat’la sevgilisi Fransız oyuncu Marie Trintignant’ın arası epeydir bozuk. Sebebi de Trintignant’ın eski kocalarıyla bir türlü bitirmediği ilişkileri. O gece de benzer bir sebepten çıkan tartışma, dumanlı kafalar, öfkeden gerilmiş kaslar, savrulan bir yumruk ve boğaz patlatırcasına atılan çığlıklarla birleşiyor, Cantat ‘aşktan öldürüyor.’ “Tavrında, yüzünde, gözlerinde, davranışlarında hiç tanımadığım şeyler vardı” diyor sonra mahkemeye verdiği ifadede. “Yaşadığım şiddet ve adaletsizlikti. Bu kötülüğü anlamamıştım. Kendi kendime sordum; benimle böyle konuşan kişi kim?” diyor. Çok üzgün, çok çökmüş.

Hikayedeki diğer kadın  Cantat’ın karısı Kristina Rady. Olayın olduğu sırada üç aylık hamile. Kocasının Trintignant’a aşık olduğunu biliyor, gitmesine izin veriyor. Ara sıra geri dönmelerine de alışıyor. En tuhafıysa, Cantat’ın yargılanma süreci boyunca gösterdiği serinkanlı duruş. İstisnasız her duruşmaya geliyor, ‘evlilikleri boyunca hiç şiddet görmediğini’ anlatıyor, ‘melek gibi adamdır’ diyor gözyaşlarına boğularak. Cantat’ın bir bakışını yakalamak için bekliyor. Sekiz yıl hapse mahkum olunca en çok o yıkılıyor. 2007’de şartlı tahliye olunca en çok o seviniyor. Macar asıllı, çok güçlü bir kadın. Yakınları çocuklarına çok düşkün olduğunu, onların kendisini hayata bağladığını söylediğini ancak Cantat’la olan ilişkisinin kadını fena yıprattığını anlatıyor. 2010 yılının başında, yılbaşı neşesini filan henüz yeni yaşamışken ‘iyiyken’ yani, kendini asıyor Bordeaux’daki evinin mutfağında. Çocuklar okuldan dönünce cansız bedenini buluyor.

Sonrasında Bertrand Cantat’ın ruh halini tahmin etmek zor olmasa gerek. Eşikte yaşayan bir adamın ölümle yaşam arasında gidip gelen hayatı. Bu sürecin sonunda 2011′de Noir Desir dörtlüsü dağıldığını açıkladı. Oysa ki her şey ne güzel başlamıştı. Sene 1980 . Fransa’nın limanı ve şaraplarıyla ünlü, başı dumanlı sert erkeklerin mekanı Bordeaux kenti. Lise talebesi Bertrand Cantat ve Serge Teyssot-Gay arkadaş oluyorlar. Tatilde de Denis “Nini” Barthe ile tanışıyorlar. Malum tutkular ortak: Punk ve new-wave dalgasının yanı sıra Who, Led Zeppelin ve AC/DC. 1981 yılında küçük kulüplerde sahne almak üzere provalar başlıyor. Bütün bunlara birde gruba isim bulma telaşı eklenmiş. Psychoz, 6.35, Station Desir, Noir Desirs gibi alternatifler telaffuz ediliyor. Son karar: Noir Desir.


Acılarla geçen bu süreçten sonra Contat en sevdiği iş olan şarkı söylemeye geri dönerek hayata tutunmak istediğini söylüyor açıkça. Ünlü Mali’li ikili Amadou & Mariam’ın yeni albümleri “Folila“da konuk sanatçı olarak yer alarak adeta hala yaşamak istediğini haykırıyor. Mali son dönemlerde kendine özgü müzikal zenginliği ile evrensel müziğin merkezi olmuş durumda. Bu ülkeyi bu nedenle kimler ziyaret etmedi ki? Mano Chao, Keziah Jones, Damon Albarn (Blur) bu isimlerden sadece birkaçı. Bu ülkeyi 2000’li yıllardan beri müzikal anlamda en güzel temsil eden isimlerden birisi de görme engelli ikili Amadou ve Mariam. 6. albümleri olan “Folila’yı Nisan ayında yayınlayan ikili bizlere nefis bir müzikal ziyafet sunuyorlar.

Müzik artık bir dönem ikinci sınıf diye yaklaşılan bu naif insanlar için evrensel bir başkaldırı simgesi olmuş durumda. Bu gösteriyor ki müziğin evrensel gücü; iktidarların, siyasetin ve orduların çok çok ötesinde. Albümün elbette konuk listesi de çok özel. Albümde Bertrand Cantat’nın yanı sıra Jake Shears (Scissor Sisters), Santigold, Theophilus London, Ebony Bones, Amp Fiddler gibi isimler yer almış. Folila albümü: Hayata küsmek yerine, ona tutunmaya çalışan bir adamın mücadelesi kadar, kriz, savaş ve açlıkla mücadele eden bir coğrafyanın bulutların arasından dünyaya seslenişi aslında. Tıpkı Ece Temelkuran’ın dediği gibi:

“Hava bir tuhaf
Hayal kurmaya yönelik bir tutum var havada
Kaçmaya müsait bir bulutluluk…”

Sonuçta hayat devam ediyor ve rüzgar bir şekilde bizi sürüklüyor.

Not: Bu yazının Bertrand Cantat’ın üzücü hikayesi kısmı için Radikal Gazetesinden sevgili Elif Türkölmez‘in grup dağılmadan önce yazmış olduğu “Yarım kalan viskiler, sigaralar” yazısından faydalandığımı belirtmek isterim.


Bertrand Cantat’ın rol aldığını Amadou & Mariam “Oh Amadou” videosu:

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...