6.05.2012

Mutlaka Bilinmesi ve İzlenmiş Gibi Yapılması Gereken 10 Film



Zaytung çetesi yine yapacağını yapmış. Hep adını duyduğunuz ancak bir türlü izleyemediğiniz için lafı açıldığında muhabbete dahil olamadığınız, boynunuzu bükük bırakan en popüler 10 film için eğlenceli bir yazı yazmışlar.

1. Eternal Sunshine of the Spotless Mind (Güneşi Gördüm) 2004, ABD


Eternal Sunshine of the Spotless Mind, işin özüne bakacak olursak; senin benim gibi, kışın başına bere yakışmayan erkeğin bitmeyen çilesini anlatır. Üniversite çağlarında kız arkadaş konusunda basireti bağlanmış, 4 yıllık İngilizce İşletme mezunu Jim Carrey, okuldan sonra bir süre KPSS’ye hazırlanır ancak işler umduğu gibi gitmez. Güç bela bir sigorta şirketine uzman yardımcısı olarak kapağı atmasının ardından yıllar geçer, arada askerliğini halleder. Geriye bir tek evlilik kalmıştır. Tam da annesi ona ataması yapılmış, Balıkesirli bir sınıf öğretmeni aday bulacakken hayatında ilk kez turuncu saçlı bir kızın ona ilgi göstermesi sonucunda kızın peşine gider (ki hangimiz gitmezdik zaten?) Kız türlü oyunlarla oğlanı sonunda elinde oyuncak eder. Filmin ana fikri, annene elini öptüremeyeceğin kızla ilişkiyi ciddiye bindirmemek gerektiğidir. Alt metinler okunacak olursa da; temiz yüzünün etkisine kapılıp bir tek filmde Frodo’yu canlandırdı diye Elijah Wood’a gereğinden fazla güvenmemek gerektiği ortaya çıkar.

2. Requiem for a Dream (Rüyanız Hayrolsun) 2000, ABD


Şeker hastası anneleri için bir şırıngacık insülin bulabilmek uğruna ömürlerini heba eden bir grup gencin başından geçenleri anlatan bir dram. “Abi super light’a geçtim, öksürüğüm kesildi, Kurban’da bırakıyorum ben bu mereti” diyen bir anlayışa sahipseniz, filmin pek de size göre olmayabileceğini söyleyelim. Filmin dillere pelesenk olmuş soundtrack’i Karayip Korsanları’nın film müziklerinden de tanıdığımız Show TV Ana Haber’den Korcan Karar’a ait.

3. Oldboy (Aile Bağları) 2003, Güney Kore


Kardeş sevgisi üzerine kurulu, ailecek izlenebilecek bir başyapıt. Son zamanlarda gittikçe yayılan o anlamsız Kore sineması takipçilerinin yanında hiç değilse bir kelam edebilmeyi sağlayan film, alışageldiğimiz Asian örneklerinden bir hayli farklı (beklentiyi yükseltmeyin normal film bu)

4. Tüm Nuri Bilge Ceylan Filmleri, Türkiye



Nuri Bilge Ceylan filmi seyretmek her şeyden önce çelik bir irade ve peygamber sabrı gerektirse de, bugün sinema konusunun açıldığı her ortamda adının mutlaka geçmesinden mütevellit, dayanılması gereken zorlu bir sınavdır. Dimağınızda film izlemekten ziyade “lan amma sürdü bu power point sunumu” etkisi bırakan yapıtlarda konuşmalar azdır. Dikkatlice dinlendiğinde uzaklara giden oyuncunun “Nuri Abiiiiii! Abi daha gidiyo muyum ben böylece? Çıkmış olmıyım artık kadrajdan?” dediği duyulabilir. “Yahu Nuri Bilge de kapı gıcırtısına film çekiyor ho-ho-ho” biçimindeki sığ espriler, çok içilen ortamlarda belki denenebilir.

5. A Clockwork Orange (Şeker Portakalı) 1971, ABD

6. Fight Club (Kan Sporu) 1999, ABD

7. V for Vendetta (Maskeli Beşler İngiltere’de) 2006, ABD


Hah, efsane üçlüyle karşılaştık sonunda. Nerede bir sistem karşıtı, nerede bir gönlünü anarşizme kaptıran varsa dillerden düşmeyen üçlü budur işte. Bağımsız sinemaya varmadan önceki son çıkıştır bu üç film. Bundan sonrası Sundance’in festival filmlerine dek varabilir. Ortamda bu üç filmden birinin konusunun açılması halinde temel olarak izlenebilecek yol “Ohooo Hollywood’un içinden çıkan filmden sistem eleştirisi bekliyorsunuz gençler” diyerek Proudhon’dan, efendime söyliyim Bakunin’den bahsetmek olabilir ki bunu ilerleyen dönemlerde “Kızlı ortamlarda okumuş gibi yapılası en baba 10 filozof” dersimizde inceleyeceğiz.

8. Donnie Darko (Durgun Don) 2001, ABD


Abartılıyor da niyçün her sinema sohbetinde konu illa ki Donnie Darko’ya geliyor? Kime sorsan “overrated” kime sorsan “ya ben anladım aslında ama abartıldığı kadar değil”… Ama nerede sinema, orada Donnie Darko! Yanlış anlamadıysam bir tavşanın zamanda-uzayda-mekanda-bilmem kaçıncı boyutta yolculuğunu anlatan film, ne yazık ki benzer bir konuya ama çok daha sevimli bir tavşana sahip bir Space Jam kadar keyif vermiyor.

9. Mulholland Drive (Şaşıfelek Çıkmazı) 2001, ABD


Ada’yı da, Eylem’i de, Çiğdem’i de bir yana bırakıp derhal, vakit kaybetmeden Burcu’yla evlenin. Onu evinizin kadını, hayat arkadaşınız, yoldaşınız yapın. O sofrayı kurarken ansızın “Bitanem koş Tosun Paşa başladı!” diye bağırın. Mutlu, mesut, basit yaşayın. Karışıklık algınız Bruce Willis’in aslında ölü olduğunu fark ettiğiniz noktaya kadar varsın, ötesini kurcalamayın. Çandarlı’da bir yazlık ve huzur dolu bir emekliliğe yelken açın. Uslanmaz bir David Lynch takipçisi olan arkadaşınız bugün en havalı, en rastalı kızı elde etse de unutmayın ki kimse –hele ki bir rastalı- Burcu kadar güzel ıspanaklı börek yapamaz. Ve unutmayın ki kucağa alınan her torun her seferinde “elmas niiirdeee” deyişinize güler…

10. The Big Lebowski 1998, ABD


Bunu anlatmakla olmaz. Bir şekilde bulup buluşturup izleyin, hatta gelin beraber izleyelim.

"zaytung.com"


Tears for Fears - Mad World

Pixies - Where Is My Mind

Echo & The Bunnymen - The Killing Moon

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...