8.08.2012

Metin Kurt Yalnızlığı


Metin Kurt gibi yalnızız ceza sahasında. Ne güzel, ne güzel…

“Hayat fena halde futbola benzer” diye bir söz vardır. Çünkü asla topun nereden geleceğini bilemezsin. Bu nedenle ters köşeden çok pis gol yiyebiliyor insan. Hayatın yan etkisinin yanında son kullanma tarihi geçmiş ucuz bir gol. Hayatta herkes bir şekilde gol yediği halde, futbolda sadece kaleciler gol yer. Şu iki kale direği arasında, yani 7.32 metrelik mesafede yalnızlığını tribünler ile paylaşan tek kişi. Bir forvet kolay bir golü kaçırdığı zaman, sadece kaçırdı derler. Oysa kaleci kötü bir gol yediği zaman dünyası başına yıkılır. Bu yüzden her erkek çocuk hayata afili bir forvet olma hayali ile başlar mahalle maçlarında. Çünkü her topa gelişine vurarak şık goller atma sevdasına tutulurlar. Birde en kötüsü vardır kendi kalesine gol atanlar: Hem hayatta, hem futbolda. Yıl 1994 Kolombiya’nın sağ beki Escobar, Dünya Kupası Amerika maçında kendi kalesine gol atarak ülkesinin elenmesine neden olmuştu. Escobar, 2 Temmuz 1994′te Kolombiya’nın Medillin kentindeki bir barda vurularak öldürüldü. Escobar’ı 12 kez ateş açarak vuran kişi her ateş ettiğinde “gol” diye bağırmıştı. İşte hayatın ironik ters köşe anlayışından gol yiyen birinin kaderi.



Bir diğer yandan sayıları çok az olsa da, hayata dair söylemlerini sahaya yansıtmış ve hayatın gidişatına dair meselesi olan bir futbolcu grubu daha var. Örneğin geçtğimiz sene hayatını kaybeden Brezilya’lı Dr. Socrates. Dünya futbolunun en önemli fikir adamlarından biri olan tıp doktorası sahibi ve lakabı Doktor olan Socrates gündelik hayat ve siyasi fikirleriyle de topluma önderlik etmişti. Bir dönem köy köy dolaşıp binlerce insanı iyileştirmişti. Çocukluk kahramanları Fidel Castro, Che Guavera ve John Lennon olan efsane oynadığı Corinthians takımında Demokrasi Hareketi’nin kurucularından biriydi. Bir başka örnek olarak; Fransızların asi çocuğu Fransa’ da kapitalist düzen karşıtı söylemleri ile son başkan aday adayı Manchester United’ın unutulmaz oyuncusu Eric Cantona. Bir Liverpool efsanesi olan ve attığı gol sonrası formasının altına “Liman işçilerinin grevini destekliyorum” diye yazarak duyarlılığını açıkça ortaya koyan Robbie Fowler. Ülkemiz de ise bu konuda en çok dikkat çeken isim futbolun “bir yalnızlık hikayesi” olduğunu anlatan Metin Kurt’tur.

1971-73 yılları arasında üç kez üst üste şampiyon olmuş Galatasaray takımının sağ kanattaki yıldızıydı Metin Kurt. Aynı zamanda altı yıl boyunca aralıksız olmak üzere 26 kez de milli formayı sırtından çıkarmamıştı. Bir zaman Türkiye Kupası’nda Galatasaray finale çıkıp da futbolcu primleri ödenmeyince, Metin Kurt dört arkadaşıyla beraber idmana yarım saat geç çıktı. Kulübün menajeri tarafından futbola anarşi sokmakla suçlandı, sonra da futbolun patronlarıyla yıldızı hiç barışmadı. Bir sonraki sezon sözleşmesi kendisine sorulmadan, normalden düşük bir paraya uzatıldı. Çoğunlukla kadro dışı bırakıldı, pirimleri ödenmedi. Oynadığı maçlardaysa iki devreyi iki ayrı kanatta, kendi ifadesiyle “sahanın yöneticilere uzak, halka yakın bölgelerinde” oynayarak doldurdu. Sonraki süreçte de Kayserispor’a satıldı.



2.Lig’deki Kayserispor’da da göze batmaya devam etti. Maden-İş grevinde sendikaya destek olmak için halktan para topladı, hatta metal fabrikasında işe girdi. Bir dönem basına demeç verme yasağına çarptırıldı. Yasağa uymayınca da kadro dışı kaldı. Fakat işçiler o kadar baskı yaptı ki, yönetim cezayı geri almak zorunda kaldı. Orada üç sezon oynayıp sözleşmesi bitince futbolu bıraktı, İstanbul’a dönüp Maden-İş’in çıkarttığı gazetede amatör sporcularla ilgili bir sayfa hazırladı. Futboldan ve spordan hiç kopmadı, bir dönem 2. Lig’de takımlar çalıştırdı. Hatta şöyle bir anısı bile var. ” Bir gün  köprü altında içiyorum. Bir tane çocuk geldi. Metin abi sen Eyüp’te teknik direktörlük yaparmısın? dedi. Yaparım dedim.”


 
Öyleki Galatasaray’ın üç yıllık şampiyonluğunda teknik direktörlük yapan Brian Birch’ün yıllar sonra bir Türkiye seyahatinde yanındakilere “Daha başbakan olmadı mı” diye sormasına sebep olan bir insandır Metin Kurt. 2010 yılının başında teknik direktör, futbolcu, malzemeci ve temizlik işçisi yedi kişiyle Spor Emekçileri Sendikası kurdu. Fakat  hayatı yüksek rakamlara takım değiştirme hayaliyle geçen ve eğlence mekanlarında mankenlerle magazin basınına poz vermek olan futbolcuların hiçbirinden bir destek alamadı. Çünkü o tarz futbolcuların dilinden onları bir çocuk gibi azarlayan kulüp başkanları anlıyordu. İslam Çupi: prim olayı zamanında şöyle demişti onun için: “Metin Kurt, renk aşkı denen bir sosyal körlüğün, sırt sıvazlama denen afyonun günümüzde insan mutluluğu için yetmeyen donmuş haklar olduğu şuuruna varmış bir isyanın kişisidir. Metin Kurt, Türkiye’de futbolcu aklı aut çizgisine kadar devam eder şeklinde tarif edilen saha inşasının haklarına birtakım boyutlar kazandırmak istediği için sivri adam olmuştur.”



Futbol her geçen gün kendi çıkarlarını düşünen baronların himayesi altında kirli bir endüstri olma yolunda hızla ilerliyor. Bu nedenle bu yalnızlık hikayesinin içinde her zaman Metin Kurt gibi isimlere ihtiyacımız var.

Sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel. Kula kulluk etmezdin, çok yanlış biriydin. Sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzel? Yani iki şişe ucuz şarap, bir tarih yazabilir. Verdiğim tüm sözler bir anda uçabilir. Sıcak bir bira aşk sendikasında. Metin Kurt gibi yalnızız ceza sahasında. Ne güzel, ne güzel.

Sen mi güzeldin yoksa hayat mı güzeldi Metin Abi…

"BirinciBlog için yazmış olduğum bir yazı. Ayrıca Metin Kurt'un hayatı için Bant Dergisi'nin 62. sayısında yayımlanan ve daha önce burada da yer vermiş olduğum yazıdan faydalandım."

Kesmeşeker - Metin Kurt Yalnızlığı

1 yorum:

Mehmet Erdogan dedi ki...

"Futbol arsada güzeldir borsada değil" Metin KURT

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...