Aranızda Banksy ismini duymuş olanlar
mutlaka vardır. Banksy, gönlünü sokaklara vermiş “Anarşist Ruhlu” bir
grafiti sanatçısı. Şablon üzerinden yapılan desen çizimi olarak
tanımlanan sitiliyle klasik grafiticilerden ayrılıyor. Yaptığı muhalif
tarzdaki duvar resimleri ile ünlenen Banksy, bu ününe ve yaptığı
resimler milyon dolarlara satılmasına karşın inatla kimliğini saklayan
kendi ifadesiyle ‘gerilla’ bir sanatçı.
Banksy, 15 seneye yakın bir süredir başta
doğduğu ülke İngiltere olmak üzere dünyanın dört bir yanına ironik ve
anlamlı eserler bırakıyor. Özellikle bir dönem Batı Şeria’da utanç
duvarına yapmış olduğu resimler büyük yankı uyandırmıştı. Ayrıca
dünyanın saygın müzelerinde de eserleri görmek mümkün, fakat korsan
olarak. Nasıl mı? Gizlice sanat merkezlerine eserlerini yapıp, sonra
yetkililere telefon ederek.
Kiminiz onun gizli bir şovmen olduğunu düşünebilir. Fakat Banksy’ye göre “galeriler bir avuç milyonerin koleksiyon fiyatlarını yükseltmesinin temel nedeni.” Zaten
Banksy’nin yapmış olduğu resimler incelendiğinde vermek istediği temel
mesajın; tüketim toplumu çılgınlığına bir tepki ve savaş karşıtlığı
olduğu görülebilir. Ayrıca bir dönem kendisiyle çalışmak isteyen Nike
firmasına vermiş olduğu hayır cevabı, Banksy’nin anarşist ruhu
konusunda ne kadar samimi olduğunun bir göstergesi. 1974 İngiltere’nin
Bristol şehrinde doğan Banksy, 14 yaşında sokak sanatçısı olmayı seçti.
2008 yılında, İngiliz Mail On Sunday gazetesi, Banksy’i yakaladıklarını
açıklayarak, gerçek kimliğinin Robin Gunningham olduğunu duyurdu. Elbette bu iddia doğru-yanlış onu bilemiyoruz. Çünkü Banksy hala medyanın karşısına kar maskesiyle çıkıyor.
2010 yılında Prömiyeri Sundance Film Festivali’nde yapılan “Exit Through
The Gift Shop” filmi bu gerilla ruhlu sanatçının hayatını anlatıyordu.
Beklendiği üzre Banksy filmin gösterimine gelmedi. Sadece bir mesaj
gönderdi. Gönderdiği mesaj salonda yüksek sesle okundu. Mesajda şunlar
yazıyordu: “Bayanlar, baylar ve yayıncılar. Sanatın saf heyecanı ve
ruhunu aktaran bir film yapmaya çalışmak zor bir iştir. Bu yüzden hiç
zahmete girmedik. Bu basitçe gündelik hayatın bildiğimiz hikayesidir.
İzlemek üzere olduğunuz şey gerçektir, özellikle de yalan söylediğimiz
kısımları...”
Şimdi asıl anlamak istediğim konuya geliyorum. Konu yine kendi deyimiyle ‘sokaklarda borbardıman’
yapmaya çalışan Banksy’le ilgili. Bu konuyu geçtiğimiz günlerde
gazeteci Cüneyt Özdemir’in köşesinde okumuştum. Haber şu şekildeydi:
Banksy son eserlerinden birini, Kuzey Londra’nın fakir semtlerinden
birine yapıyor. Bu eserde 7 yaşındaki Uzakdoğulu bir çocuk işçi, dikiş
makinasıyla İngiliz bayrağı dikiyordu. Kısaca 2010 yılında İngiltere’de
çok tartışılan, çocuk işçi çalıştırıp fason üretim yapılan skandala
görkemli bir göndermeydi.
Buraya kadar herşey normal. Asıl hikaye
bundan sonra başlıyordu. Bu eser bir gece ansızın duvardan çalındı.
Bildiğin, duvarla birlikte kırılarak söküldü. Ve o eser geçtiğimiz
günlerde, Miami’de bir galerinin internet sitesinde ortaya çıktı.
Üstelik 450.000 pound gibi bir satış rakamıyla. Bütün bunlara tuz biber
olarak galeri sahibi, satıcının çok güvenilir bir kolleksiyoner olduğunu
söylüyordu. Bu durum elbette mahalle sakinlerini rahatsız etti. Ortak
görüş “Bankys bizim mahallemize bedava bir sanat eseri hediye etti, bunu ne hakla çalıp satabilirler” şekliydeydi.
İşte çivisi çıkmış dünyanın son hali. Bir
yanda emekçi bir çocuğun nasıl sömürüldüğünü anlatan bir sanat eseri,
diğer yanda bunu çalıp satmaktan utanmayan para tüccarları. İşin en acı
yanı ise bu çalıntı esere talip olan para babası alıcıların
bulunmasıydı. Anlayacağınız, “nerden baksan tutarsızlık, nerden baksan ahmakça!”
Eskiden en azından özgürlük sokakta
diyebiliyorduk. Artık buna bile dilimiz varmıyor, ruhumuz dolar
yeşilliği altında üşüyor. Herşey bu kadar basit aslında; dünyanın
evrensel dili, yani okunduğu gibi yazılıyor, yazıldığı gibi okunuyor
“PARA”. Size parayla ilgili olarak bizim buralardan ironik bir örnek
vermek istiyorum. Hayatında paraya önem vermemiş, ruhunu manevi bir
hayata adamış, bu dünyaya maddi anlamda üzerindeki eski kıyafetlerden
başka hiçbir şey bırakmamış, büyük gönül adamı Yunus Emre’nin resmini Türk Lirasının en büyük banknotu olan 200 TL’nin arkasına basmak!
Twin Sister - Bad Street
1 yorum:
ben bir graffiti hayranı olarak her gittiğim şehirde Banksy arıyorum. Bir duvarda orijinal bir Banksy görmek Mona Lisa'yı yakından görmek gibi bir his yaratıyor insanda.
Napoli'de fotoğrafladığım;
http://justdriftingaround.blogspot.com/2012/06/hermitageda-rembrandt-arar-gibi-aradm.html
ve Amterdam'da da çok muhteşem işleri var.
http://photographicworksofthedrifter.blogspot.com/2013/01/graffiti-amsterdam.html
Miami hikayesi de çok manidarmış :)
Yorum Gönder