Bazı adamlar daha hisli bakar çünkü hayat onlara başka başka şarkılar söylemiştir.
Sigaranın ucundan çıkan duman yarı karanlık ortamda kıvrılarak yer çekimine karşı gelirken siz hayat hakkında tüm bildiklerinizin ağırlığıyla alkolün son yudumunu ağzınızda gezdiriyorsunuz. Loş barın arkasındaki barmene "bir tane daha" derken ses tellerinize yapışmış katrandan dolayı sesiniz biraz kırçıllı çıkıyor. Ancak boğazınızı temizlemeyecek kadar hayattan vazgeçmiş bir haldesiniz. Bütün bu ağırlığı yaşarken arkadan gelen sizinle aynı ağırlığı yaşadığı her halinden belli bir ses size arkadaşlık ediyor. Nick Cave deseniz o kadar sert bir üsluba sahip değil, Leonard Cohen deseniz daha az karamsar bir yapısı var. "beni tam anlamıyla 12'den vuran bu adam da kim?" diye düşünecekken vazgeçiyorsunuz çünkü dedik ya hayat çok ağır.
Tüm kırık kalplere kalın ve yaslı sesiyle yarenlik etmeye çalışan bu sesin sahibi Tindersticks'in efsane vokalisti Stuart Staples. Kaba ama buğulu, dövermiş gibi değil severmiş gibi derdini anlatan bir ağır abi Staples. Kendisinin uzun süren müzik kariyerinde çok şatafatlı gösteriler ve bağıra bağıra yapılan övgüler bulunmuyor. Anacak içinden gelenleri ağır ağır düşünüyor alkollü kafasıyla ve oradan bol sigaralı akciğerinden dinleyenlerine ulaştırıyor. İşte bu nedenle sigaranın kekremsi kokusunu daha ilk sesten itibaren derinlemesine hissedebiliyorsunuz. Ancak güneşin tenimize değmediği anlamına gelmiyor bütün bunlar. Zaman geliyor ki daha umutlu bir ruh haline bürünüyor Staples, fakat her an kaymaya meyilli, biraz alkollü melankolik ruh halini hiç elinden bırakmıyor. Yani "kuşlar ne kadar da güzel mavide süzülüyor" derken, birden ağlamaya başlayıp "ben onu çok sevmiştim" diye kahrolan bir şahısla karşı karşıyayız. Biraz dengesiz ama karakterli.
Kendisi için hayatın neden bu kadar ağır olduğunu ancak yazdığı ince işlenmiş şarkı sözlerinden biraz anlamaya çalışabileceğimiz Staples'in hikayeleri geçmiş zaman aşklarına ve duygusallıklarına takılıyor genellikle. Kendisini bir 'performer' olarak değil, bir şarkı sözü yazarı olarak görmesi ve bunu çok açık bir şekilde ifade etmesi ince ruhunu biraz daha ele veriyor. her şarkının bir sonu işaret ettğini ve bir kapanışı temsil ettiğini fısıldaması ise melankolik ruh halinin dışavurumu olarak algılanabilir. Tabii bir de tüm bu toplamın üzerine sesi eklenince kalbinizi sıkıp sıkıp bırakan parçaların ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor.
Staples davudi sesiyle beyninizde baskıyı artırırken kalbinizi burkmayı her daim başarabiliyor. İster solo ister grup halinde, o kalın sesiyle bunu yapabilmenin yetenek gerektirdiği kesin. Hem ince, hem kalın, hem sert, hem yumuşak, hem güneşli, hem yağmurlu, hem....
Bu güzel yazı için eline yüreğine sağlık "Arzu Uzunali"
Stuart A. Staples - That Leaving Feeling
Stuart A. Staples - This Road Is Long
0 yorum:
Yorum Gönder