29.10.2013

Kumların Kadını


“Sorun saçmalığa varan bu hayatta, yaşamaya değip değmeyeceği sorunu!”

Belki de hayatı saçma hale getiren ve bu yüzden de yaşanmaz kılan kendi eylemlerimizdir! Belki de, nedenle sonucu karıştıran modern yanılsamaya tutulmamızdır bizi “saçma” ile karşı karşıya bırakan..

“Kum kürümek için mi yaşıyorsun, yaşamak için mi kum kürüyorsun?”

Kendi kurduğumuz saçmalığı ontolojik hale getirmemizin bir dışavurumu olabilir mi bu söz? Yaşadığımız hayatlar da üç aşağı beş yukarı böyle değil mi ki zaten?

Yaşamak için mi çalışıyoruz, çalışmak için mi yaşıyoruz mesela? Bir süre sonra ise düşüncelerimizde bunun bir ayrımı kalmıyor galiba. Kendimizi, kendi yarattığımız kocaman bir saçmalığın ortasında buluveriyoruz. Yaşadığımız o cehennemi evimiz zannetmeye ve başka bir dünya hayal edememeye başlıyoruz. İşini, eşini, sevgilisini kaybeden insanların sudan çıkmış balığa dönmesi de bununla ilgili olabilir mi? Mecazı gerçek yapmanın bir sonucu olarak yanılgı ve saçmanın?

Hayatımız Sisifos söylencesinde olduğu gibi tepeden aşağı yuvarlanan kocaman taşı her seferinde tekrar tekrar yukarıya çıkarmaktan ibaret değil mi? Bizi de çevre köydeki “sahiplerimiz” kum küremeye mahkum etmiş olabilirler mi? Kum küremeden yaşayamayacağımıza ikna edilmiş değil miyiz bizler de?

Bütün bu yarattığımız saçmanın ortasında, her seferinde yaşamayı mı seçmek, yoksa kimi varoluşçuların yaptığı gibi intiharı mı yüceltmek en insancası? Bu iki yolun dışında insanlığa önerilecek bir yol yok mudur gerçekten?


Birkaç dakika deniz görmek için en mahremini teşhire zorlanan kum küreyici sakinlerin yaptıkları ile bizlerin para (ve yaşamak olduğuna ikna edildiğimiz her şey) karşılığı gururumuzu, ahlakımızı satılığa çıkarmamız benzer şeyler değil mi?

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...