13.09.2013

Sahici bir gönül insanı: Neşet Ertaş


Almanya'da sadece hemşehrilerinin düğününe çıkan, Türkiye'ye kapalı, dargın bir adam... Sene 2000. Kurduğumuz güven ilişkisinin de etkisiyle ikna oldu sanırım, Harbiye Açıkhava'daki konsere. Kulisteyiz. Neşet heyecandan titriyor. Bir duble rakı vermeye yeltendim, istemedi. "Hasan, bizimkiler dışarıda mı?" diye sordu. Sanıyor ki konsere sadece İstanbul'da yaşayan Kırşehirliler gelmiş. "Abi yok" dedim, "Bak şu perdenin kenarından, kimler var." Üniversite öğrencilerini, her yaştan insanı, o tıklım tıklım kalabalığı görünce istedi, önce kabul etmediği o dubleyi.

Bir de, "Senden bir ricam var, bizimkiler, bir ceplerinde konyak şisesi, bir ceplerinde tahta kaşıklar dışarıda bekliyorlardır. Garibanlar bilet alacak parayı bulamamıştır, benim paramdan kesin, garipleri içeri alın" dedi. Kapının önüne çıktım, 80-100 kişilik bir grup, aynen onun dediği gibi çimenlerde oturuyor. Zaten konser de, onlar girdikten sonra başladı esas.

Şener Şen'le, Arif Keskiner de oradaydı. Kırşehirliler kaşıklarla oynamaya başlayınca, korumalar engellemeye çalıştı önce. Şener'le Arif korumaları devreden çıkarınca, Neşet'in de keyfi yerine geldi. İşte o konserle yeniden barıştı Türkiye'yle. Bir yandan albümler, bir yandan Türkiye'nin her yerinden konser teklifleri... Buraya yerleşme kararı aldı sonunda.


Bir gün, bana zarf içinde yüklü bir para getirdi. "Biz böyle gördük, bunlar senin sayende oldu. Bunun içinde verdiğim konserler ve diğer gelirlerin yüzde 25'i var" diyerek uzattı zarfı. Ben şoktayım... O andan sonra, "Bu temiz adama artık kimse yamuk yapamaz" dedim.

Sırlarını da paylaşırdı. Travmatik bir hayatı olmuş. Yoksulluğu, erken kaybettiği annesini, babasıyla düğünlerde Pir Sultan'dan çaldıklarında yediği dayakları, yokluğu anlatırdı. Orta Anadolu sağcıların yeri, Aleviler azınlık... O ise yobazın her türlüsünden nefret ederdi. "Önemli olan insan, yürek" derdi. Kimseye yanaşmadı, bu yüzden de sahiplenilmedi.

Ve gerçekten garibandı, hem maddi hem de manevi anlamda. Zaten parasının çoğunu da Kırşehirli hemşehrilerine, abdallara, yoksullara harcar, onlara iş bulmak için çırpınırdı. O sahiplenilmedi ama onun sahiplenme duygusu vardı.

Eylül başıydı.. Hastane odasında oğlu Hüseyin, ben ve o vardık. "Hasan bak" dedi, "Biz seninle gardaştık, şimdi sen Hüseyin'le gardaşsın, anladın sen onu. Hasan ve Hüseyin..." Son cümlesi de buydu bana..

"Hasan Saltuk, OT Dergi Eylül Sayısı"

 
Neşet Ertaş - Gönül Dağı

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...