22.10.2012

Modernitenin lanetli çocuğu


Jim Morrison, kendi tekilliğini şiirine, kaygılarına, korkularına, kabus ve düşlerine tercüme etmeye çalışır. Özel bir döneme dahil olduğu ortadadır: Doğumu dünya savaşına denk gelir, Kore Savaşında sırasında çocuktur, Vietnam Savaşı sırasında ergen. O, modernitenin lanetli çocuğudur. İçindeki kasvetli yanla rezonans gösteren dünyamızın karanlık çehresini araştırmaktadır. Yaşarken, kendi mitsel figürünü medyaya ve kitleye yem olarak vermişti. Sevilecek ve hayran olunacak bir figür, bütün bir gençliğin özdeşleşebileceği bir kült imaj.

O, bir isyanın cicimleşmiş haliydi, aynı zamanda da ölçüsüzlüğün: Otoriteyle ilişkisinde ölçüsüz, başta alkol olmak üzere izinli ve izinsiz uyuşturucularla ilişkisinde ölçüsüz. Hiçbir ılımlılık, hiçbir sınır, onun yeni duyumlara yönelik yatıştırılamaz susuzluğunu gideremez. Taşkın itkiselliğini gemlemeyi başaramaması onu bir idol haline getirir, böylece ona mitik bir boyut verir. Sağlığında zaten yoğun olan bu boyut, ölüm haberi verildiği andan itibaren giderek büyüyecek ve günümüzde de varlığını sürdürecektir.


O, dizginsizce haz almayı bilen kişiyi temsil etmektedir; en azından bunlardan biridir. Varoluşundan, alkolden, kadınlardan, uyuşturucudan ve rock and roll'dan haz alan kişi. O canlı bir figürün resimleşmiş halidir; tüm bir klana hakim olan ve bu nedenle bütün kadınların sahibi olan mitsel ilkel bir sürü babasının dengini temsil ediyordu. Kendilerine sınır dayatılmasını ve hadım edilme tehdidini genellikle acı içinde yaşayan ergenler, "We want the world and we want it now!" (Dünyayı istiyoruz, hem de şimdi istiyoruz) şeklindeki bu muhteşem özgürlük ve ütopya çağrısı karşısında nasıl suskun kalabilirler?

Morrison, aşk, ölüm, savaş ve nefret üzerine, ebedi temalar üzerine ve varoluşsal bakımdan temel önemdeki sorular üzerine güçlü ve özgün fikirler ifade etmektedir: Bütün bu koşullar, şeytansı ünü ve belirgin tavırlarıyla birlikte, onun kahramanlık konumuna, sınır durumdaki kahraman haline erişmesine yeter.


Onun tuhaflığı, tuhaf tekilliği, ününün doruğunda olduğu yılların modernitesine nasıl karşılık vermektedir? Ölümünden bu yana ergen ve yetişkin kuşakların onu övmeye devam etmelerini nasıl açıklayabiliriz? Şan şöhret içinde ölmüş ebedi ergen imleyeni midir? Çok erken yaşta yaşamını yitirecek kadar kanatlarını yakmış bir ölüm meleği midir? Yoksa kısa bir süreliğine yeryüzüne gelmiş bir meteor mudur?

Sınır, Morrison'u temsil eden, ardına sığındığı imleyene varana dek her yerde somutlaşmıştır: Kapılar, The Doors. Grup adının çoğulluğu onun tekilliğini kolay kolay gizleyememektedir. Kendine özgü eşiklerden geçmeye yönelmiştir. Onun tükenmiş narsisizmi, kişiliğinin geçici dengesi ve tekilliği bir süre sonra depresyonun kıyılarını arşınlamasına yol açacaktır. Fazlasıyla yoğun olan bu depresyon, onun özne konumunun bir başka yüzünü ortaya çıkarır. Öte tarafa gitmek isteyen kişi, hudut bölgesine, sınır duruma yerleşir.

"Didier Lauru"
 
The Doors - Strange Days

The Doors - Break On Through

0 yorum:

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...