Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp
öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum.
Bu nefret falan değil. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece
bir yalnızlık ihtiyacı. Öyle günlerim oluyor ki, etrafımda
küçük bir hareket, en hafif bir ses bile istemiyorum. Taşıp dökülecek
kadar kendi kendimi doyurduğumu hissediyorum. Kafamda hiçbir şeyle
değişilmesi mümkün olmayan muazzam hayaller, bana her şeylerden daha
kuvvetli görünen fikirler birbirini kovalıyor…
Fakat sonra birdenbire
etrafımda bana yakın birini arıyorum. Bütün bu beynimden geçen şeyleri
teker teker uzun uzun anlatacak birini. O zaman ne kadar hazin bir hal
aldığımı tasavvur edemezsiniz. Kış günü sokağa atılmış üç günlük bir
kedi yavrusu gibi kendimi zavallı hissediyorum. Odamdaki duvarlar
birdenbire büyüyüveriyor. Pencerelerin dışındaki şehir ve hayat bir
anda, insanı içinde boğacak kadar kudretli ve geniş oluyor. Zannediyorum
ki, tasavvuru bile baş döndüren bir süratle hiç durmadan koşup giden bu
hayat ve bir avuç toprağın bile doğru dürüst esrarına varamadığımız bu
karmaşık dünya beni bir buğday tanesi, bir karınca gibi ezip
geçiverecek. Böyle acizken odamda her şey bana küçüklüğümü ve
zavallılığımı haykırıyor. Sokağa fırlıyorum. Bir tek çehre görsem de
yanında yürüsem, hiç ses çıkarmadan yürüsem diyorum. Halbuki ara sıra
karşılaştığım ahbapları görmemezliğe geliyorum. Hiçbiri bana bu anda
yardıma çağrılacak kadar yakın görünmüyor.
Bilmem beni anlıyor musunuz?
"Sabahattin Ali"
Füsun Önal - Dünya Benim Oldu
Beck - Lost Cause
0 yorum:
Yorum Gönder