“Banka kurmanın yanında banka soymak nedir ki?”
diye bir laf vardır. Çağımızın en çok kar eden ve tartışılan kurumları
bankalar. Ekonomik (kapitalist) sistemin bu kumbaraları insanları bir
şekilde esir almış durumda. İster istemez her birey bu sisteme bir
şekilde dahil oluyor. Çalışanlar maaşlarını bankalar vasıtasıyla
alıyorlar. Kredi kartı desen bankalar belediye yardımı gibi kart
dağıtıyor. Bilinçsiz banka müşterileri geleceği düşünmeden bu kartları
sebil gibi kullanılıyorlar. Televizyonlarda hayvanlı-insanlı binbir
bankanın reklamından geçilmiyor. Türkiye'de batık bankalar yoluyla ne
kadar paralar hortumlandığını söylemeye gerek yok sanırım. Bir dönem
fötr şapkalı bir cumhurbaşkanının yeğeni olmak banka kurmaya yetiyordu.
Anlayacağınız kapitalist sistemde herşey olmayan paradan para kazanmak
üzerine kurulmuş.
Şimdi size bankaları kendi silahıyla vuran bir adamdan bahsetmek istiyorum. Enric Duran,
kapitalizm dışında bir toplumsal modelin nasıl yaratılabileceğine kafa
yormuş bir adam. Bir dönem krizin en çok vurduğu, işsizlikte Avrupa
birincisi olan İspanya vatandaşı. 2006-2009 yılları arasında bu genç
adam, banka soymanın hala birşeyler ifade edebileceğini ispat etmek
istedi. Plan için önce mevcut kredi sistemini inceledi. Minumum geri
ödemeleri yaparak, bir krediden aldığını diğerine eksik yatırarak, tam
39 bankayı dolandırdı. Bu sayede toplamda 492 bin avro ele geçirdi.
Enric Duran’ın kendi ifadesiyle “39 farklı bankadan 68 farklı işlemle 492 bin avro kamulaştırdı”.
Vergiler hariç, bu paranın tamamını daha adilane bir toplum için
örgütlenmiş, adını kimselere söylemediği toplumsal hareketlere, sosyal
merkezlere ve çiftçi kooperatiflerine aktardı. Enric Duran, yaptığı bu
planın bankalar tarafından ne zaman fark edileceğini de biliyordu. Bu
süreçten hemen önce medyaya “sistemin ana sorunu olan finans kuruluşları aslında göründüklerinden daha zayıflar ve planım bunun ispatıdır”
diyerek ülke dışına kaçtı. Bu dönem kaderin cilvesi olsa gerek Mortgage
devlerinden Lehman Brothers’ın batmasından hemen sonrasına denk
geliyordu. 2009 yılında ülkesine geri döndüğünde yakalandı. 17 Mart
2009’da tutuklandı, sahtecilikten yargılandı ve 2 ay cezaevinde kaldı.
Bu süreçte oluşan toplumsal muhalefet ve kamuoyu baskısı ile 50 bin avro
kefaletle yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Enric Duran, yaptığı açıklamada “Bankalardan bizden çaldıklarını geri aldım” demişti. Bunu derken yaptığının alelade bir hırsızlık olmadığını ve bir tezi olduğunu söylüyordu. Bunu “Kriz” (Crisi)
adını verdiği ve krizin ekonomik ve ekolojik nedenlerini açıkladığı bir
broşürde tarif ediyordu. Hatta Kriz bu paralarla 200.000 adet basılıp
ücretsiz dağıtılmıştı. Onun ardından “Yapabiliriz” (Podem) adında başka bir broşürde “Kapalitalizm olmadan da yaşayabiliriz” tezini ele almıştı. “Robin the Bank”
diye anılan Enric Duran, bildiğim kadarıyla şu sıralar tüm Avrupa’ya,
sonra da tüm dünyaya refah getireceğini düşündüğü bir kooperatifler
birliği üzerinde kafa yoruyor. Neredeyse sıfır parayla, daha adil bir
dünyada yaşanabileceği gerçeğine tüm insanları inandırmak istiyor. Bu
fikir olur olmaz, ama bu adamın dünyada yarattığı heyecan takdire şayan
ve bu işaret fişeğinin daha nelere gebe olduğunu bekleyip göreceğiz.
Şimdi “Kim daha masum?” insanları yolunacak bir kaz gibi görüp,
sinekten nasıl yağ çıkarırım diyen bankalar mı, yoksa bu afili Robin
the Bank’mı? Karar sizin….
Bizarre Unit – Away From the Screaming Car
Veato Lui – Morning
0 yorum:
Yorum Gönder