Soğuk bir kış günü sabahı.
Sıradan bir sabah vakti. Başka günlerden farkı olmayan bir sabah. Herkes işine
gücüne gitmeye hazırlanıyor. Pencereler açılıp kapanmakta, belki bir masa
örtüsü bir pencerenin açık pervazından dışarıya silkeleniyor.
Yaşını almış bir adamın yirmi
yaşındaki çocuk kederlerini, sevinçlerini yaşaması ne demektir, diye
düşünüyorum: Belki bir geç olma hadisesi. Belki de bir çeşit hazları,
kederleri, çocuklukları uzatma temayülü.
Sizi bekliyorum. Sizi göreceğim;
içimde bir şey koşacak. Siz görmeden geçeceksiniz. Ben kederle sevinci duyup
dalacağım istemediğim aleme. Dünyayı yeniden kederlerle kuracağım. Sonra
çarşıdan çarşılara, insan sesleri arasında, her şeyi sizinle kurulmuş bir
şehirde dolaşacağım. Herkesler geçti, siz geçmediğiniz. Yüzünüzü göremedim.
Bayramamım, çocukluk bayramım salıncaksız geçmiş gibi gözüme yaş doldu.
Soğuktan mı titriyordum, yoksa
heyecandan, üzüntüden mi, bilmem. Havuzun suyu donmuş. Kapının saatleri on
ikiyi geçmiş. Banklarda kimseler yok. Tramvay ne fena gıcırdadı! Tramvaydaki
adam bir tanıdık mıydı, acaba? Ne diye öyle dönüp baktı?... Tanıdık yüzler
görmeyi özledim. Kimseler aşık değil mi bu şehirde? Kimseler, bir meydanın
kanepesinde kimseyi beklemeyecek mi, yüzünü bir dakika görmek için kimsenin?
"Sait Faik Havuz Başı hikayesinden ortaya karışık"
Glass Candy - Morning Mist
Coldreams - Morning Rain
0 yorum:
Yorum Gönder