12.12.2012

Punk


Punk, 1976'da bir enerji, öfke ve slogan patlaması olarak başlamış, ama ideolojik olarak hippilerden bile daha muğlak bir tutuma saplanmıştı. Punk'çıların neye karşı oldukları belliydi: Punk zengin salonlarında boy gösteren, kamyonlar dolusu insanın kendilerine hizmet ettiği ve bir albüm yapmak için aylarca bir araya gelmeyi bekleyen "süper topluluklara" karşı bir tepkiydi. Ölümlüler, özellikle de ekonomik bunalımdan etkilenen ölümlüler bu tip toplumlara yabancılaşmışlardı. Punk, basit bir çözüm yolu sunuyordu: "Bir gitar kap ve kendini ifade et."


Punk, skiffle müziğin yeni, çolgın ve modern bir türü gibiydi. Bir sürü kızgın çocuğun rahatı yerinde pop dünyasını altüst etmesini ve kendini anlatabilmesini sağlayan punk, kavramsal açıdan politik nitelikliydi. Dil ve imgelem açısından da son derece politikti. "Anarşi" çığlıkları atıyor, gamalı haç simgeleri kullanıyor ve gümüş yıldönümünü kutlayan Kraliçe'ye karşı hakaret dolu sloganlar üretiyordu. Ama tüm bunların arkasında yatan neydi? Tüm bunlar sadece birer nihilizm ve anarşi gösterisi miydi? Bu simgeler Ulusal Cephe'yi mi sevindirmeli, yoksa Sosyalist İşçi Partisi, bu öfkeli, düzen karşıtı temalarıyla punk'ı devrime giden yolun bir parçası olarak mı selamlamalıydı?

Tüm punk topluluklarının kendilerine biçtikleri rolü farklı biçimlerde tanımlamaları nedeniyle, bu sorunun basit bir yanıtı yoktu. Tüm gruplar birbirlerinden tamamen farklı yaklaşımlar benimsiyor, hatta rakiplerinden nefret ediyorlardı. Punk için ne denilirse denilsin, onun yekpare bir yüzü yoktu.

Robin Denselow "Müziğin Bittiği Zaman"

Buzzcocks - Sixteen Again

The Clash - Janie Jones

1 yorum:

Ibrahim dedi ki...

cok güzel bir yazi. helal be usta.

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...