Turgut Uyar’ın Anneler Kaçar gibidir şiiri şu dizelerle biter:
her akşam nerden baksan yine de bir eksiği doldurur
babalar geri çekilir, anneler onlara teslim olur
saçlarımı hep kestim tutacak kadar kalmasın dedim
çünkü bir başkaldırma ancak saçlarından tutulur
gölleri bölümlediler ve sonra suya gittiler çoğu
babalar hep perşembe, anneler hep cuma olur...
Baba, anne ve çocuk ilişkisi hayatın birçok denklemini içinde
barındırmasına rağmen rafine bir birlikteliktir. Elbette anne çocuk
ilişkisi babaya göre daha duygusal bir bağ içeririr. Çünkü onlar babalar
gibi duygularını içine gömüp, kaçak dövüşmezler. Ama biraz da
babalarımızı anlamak lazım. Bizim babalarımız sert adamlardı. Kolay
değil darbelerle yoğrulmuş bir ülkenin coğrafyasında hapishanelerde sert
adam olmaya zorlandılar. Hep gizliden gizliye gözyaşı döktüler işkence
çarklarından sonra. Şöyle adam gibi birine sarılıp doya doya ağlayamadı
bizim babalarımız.
Sonuçta hapishanelere her dönem mevcut düzene karşı çıkan sistem
muhaliflerini sindirme ve teslim almak gibi bir misyon verilmişti.
Özellikle darbe dönemlerinde her şey işkence nedeniydi. Nedene de gerek
yoktu aslında. Boyun eğdirme ve mutlak itaati sağlama adına dizginsiz
bir politika izlendi babalarımız üzerinde. Buralarda onlara özellikle
herkesin asker olduğu söylendi. Askeri bir disiplin eşliğinde askeri
sayım düzeni, tekmil zorunlu spor, yat-kalk saatleri, askeri marşlar
gibi zorunlu dayatmalar tam bir itaat düzeni eşliğinde sayısız kere
yapıldı. Belki bu yüzden babam sürekli rüyasında aynı marşı sayıklıyordu
dolunaylı gecelerde. Ve sonra bir gün babalarımız eve döndü. Küskün ve
umudunu yitirmiş bir vaziyette. Belki bu yüzden 13 yaşıma kadar deniz
görmemiş bir çocukluk bıraktı bana babam.
Sonrası mı? Geriye sadece kırık bir “Pinokyo” bisiklet ve ekmek almaya giderken aşık olduğum kız kaldı.
O günden sonra, “Babalar hep perşembe, anneler hep cuma oluyordu...”
Cat Stevens - Father & SonCat Stevens - Sad Lisa
0 yorum:
Yorum Gönder