Julian Temple, bir dönemin en ünlü figürü olan Joe Strummer'ın hayatını "Joe Strummer: The Future Of Unwritten" isimli belgeselde gözler önüne sermişti. O dönemi, konunun uzmanı John Robb uzunca bir yazıyla anlatmıştı. O yazıdan tadımlık bir kısım.
Medya maymunlarının, rezil pop yıldızlarının, anonim moronların ve popüler kültüre dair sahip oldukları zavallı fikirlerin yaygınlaştığı bu devirde, Joe Strummer'ın ikonik varlığının daha da kaçınılmaz olduğuna şüphe yok. Çünkü insanların kahramanlara ihtiyacı var. Hem de daha önce hiç olmadığı kadar ateşli ve romantik şekillerde. The Clash olarak tanıdığımız bu adamı 2002 senesinde zamansız bir şekilde kaybettiğimizden bu yana bunu daha da iyi anlıyoruz. İhtişamını yitiren rock'n roll sahnesinin Strummer gibi romantik asilere ihtiyacı var.
"Joe Strummer: The Future Of Unwritten", bu karmaşık ve nefes kesici karakteri muazzam bir şekilde ele alıyor. Strummer, çelişkilerin adamıydı ve onu en özel kılan niteliklerin başında da bu geliyordu. Koca bir nesil için o, bir müzik devriminin arkasında yer alan müthiş bir isyancı ve ilham kaynağıydı. Film zaman çizelgesinin başlarına gidiyor, Strummer'ın The Clash günlerinden önce bir diptomatın oğlu olarak sürekli ülkeden ülkeye yer değiştirmesine, okuduğu devlet okulunda yaşadıklarını ve abisinin intiharıyla ilgili çarpıcı detaylara tanıklık ediyoruz.
Sonuç olarak Joe Strummer o kadar doğaldı ki, muhteşem bir iletişimciydi ve hiçbir kaba sığmayacak bir yeteneği ve enerjisi vardı. O en iyisiydi.
The Clash - Ghetto Defendant
The Clash - The Magnificent Seven
0 yorum:
Yorum Gönder