Artık çağımızda her şey bir
gösteri ve toplumsal oyundur. öyle ki gündelik akımlara ayak uyduranların
karşısında durup onları eleştirmek ve onlara saldırmak da bir gösteridir.
Gösteri olmayan tek şey bu
çağda kahvaltıda peynir yemektir.
Yaş ilerler, zaman geçer,
birilerini sever birilerini yitirir, birileriyle tekmeleşir, öğürür, kusarlar.
Ama kaybetmedikleri tek yetenek vardır; “can atma”, “heves” ve vazgeçilmez
“dönüşüm”…
Anarşizm ve Marksizm de ergenlik
gibidir. İkisi de ütopik ve çabalı, ikisi de yer yer miskin ve umutsuz ama her
ikisi de aynı zaman da çözümsüzdür. Sana “ol” derler ama olamazsın. O halde
şunları yapalım deyip bir liste verirler ama sonra vazgeçerler. Hayır derler,
öyle değil şöyle yapalım.
Ne bok yapacağını anlayamadan
zaman geçer. Kuşlar ölür.
Ama aldırmamak gerekir, zamanın
geçmesi de kuşların ölmesi de bir alışkanlıktır artık.
“Bazılarının, sadece normal olmak
için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor” diyor Camus. Kendisini pek
severim. Babamdan öğrenmediğim tek şeyi ondan öğrendim. Ama bu itiraz hakkımı
elimden almıyor: Bazılarının anormal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini de
kimse bilmiyor bu çağda.
Tüm bunların yanında gösteri
yapmadan yaşamak için tek bir yol var; beyinsizce yaşamak. Düşünmemek ve
hislere kendini teslim etmek. Sıyrılmanın tek yolu sanırım bu. Bu bok
çukurundan bizi havalandırıp kurtaracak kanatlar vücudumuzun en kanlı organında
gizli.
Yazar burada çok sıkıldı, elleri
üşüdü ve peynir yemeyi gerçekten çok seviyor. Fakat bütün peynirler bir ineğin
beceriksizliğidir. Bunu da biliyor ya, süt içmekten vücut dengesi bozuldu ve
haberler bağırıyor; süt kanser yapar.
O halde sigara içelim ve öküzler
bir nefeslik dinlensin…
Kaan Koç'un Radikal Blog'daki yazısından özet tadında bir kesit...
The Wave Pictures - I Love You Like A Madman
0 yorum:
Yorum Gönder